YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6640
KARAR NO : 2014/22196
KARAR TARİHİ : 25.12.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/309948
MAHKEMESİ : İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/04/2011
NUMARASI : 2009/44 (E) ve 2011/158 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın, 158. maddenin ikinci fıkrasında yer alan,bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddi unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için,suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında,o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı,yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…. Başsavcısına,kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanmayacaktır. K.f.., belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.)olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Katılan İ.. K..’nın Yenibosna Mithatpaşa Caddesi üzerindeki lokantasına içkili ruhsat almak istediği, daha önce yanında çalıştığı C..T.aracılığıyla tanıştığı sanığın T.. C..’in eski eşi olduğunu, milletvekilleri A… Ö.. ve Z.. K.. U.’yu ve B.. Belediye Başkanını tanıdığını, istediği ruhsatı alabileceğini söylediği, katılanın kızı olan diğer katılan G.. K..’yı da hava limanında işe yerleştirebileceğini söyleyerek değişik zamanlarda toplam 40.000,00 TL para aldığı, karşılığında ise 20.000,00 Euro bedelinde senet verdiği somut olayda; katılanların beyanları ile bu beyanları destekleyen tanık anlatımlarına göre TCK’nın 158/2 maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeden suçun hukuki vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde TCK’nın 157/1 maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun temel şekli ile hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 2000 tam gün olarak tayin edilmesi,
Sanık hakkında verilen hapis cezasının ertelendiği, 5237 sayılı TCK’nın 51/7. ve 8. maddesi uyarınca “belirlenen denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi hâlinde, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin ve denetim süresinin iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, cezanın infaz edilmiş sayılacağının” belirtilmemiş olması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ile katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.