Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6605 E. 2014/21852 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6605
KARAR NO : 2014/21852
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için,eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
… İlçesi … Özel Eğitim ve Rehabitasyon merkezinde eğitici olan sanıkların 2008 yılı Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık ayları içerisindeki eğitim programlarında, programa kayıtlı ve eğitim alması gereken öğrencilerden eğitim programına devam etmeyenleri devam etmiş gibi gösterdikleri, kurum eğitim planındaki programa uymayarak planda gösterilen günler ve saatler dışında öğrencilerin rahabitasyon merkezine getirilip eğitim almalarına sebep oldukları, bazı öğrencilerinse eğitim görmedikleri günlerde eğitim görmüş gibi gösterip bunu devlete fatura ederek vermediği eğitimin parasını alıp nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia olunan somut olayda; sanıkların savunmaları, tanık olarak dinlenen öğrenci velilerinin beyanlarından anlaşılacağı üzere sanıklar tarafından öğrencilerin mevzuata uygun olarak eğitim planlarının hazırlandığı, ancak öğrencilerin mazeretleri, kimisinin örgün eğitime devam etmesi nedeni ile eğitim planında aksaklık oluşturdukları ve bu nedenle planlanan gün ve saatte eğitime gelemedikleri bunun üzerine sanıklar tarafından öğrencilerin eğitime gelemedikleri gün ve saatlere karşılık olarak başka gün ve ders saati programında katılamadıkları ders saatini tamamlamak üzere eğitime alındıkları ve böylece öğrencinin gelemediği ders saatinin sanıklar tarafından fiilen yeniden tamamlandığı ve öğrencilerin mevzuata uygun olarak belirtilen saat üzerinden tam olarak eğitim almasının sağlandığı, böylece sanıkların haksız olarak ders vermedikleri halde kamu kurumundan ders ücreti aldıkları yönünde mahkumiyetlerine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı oluş ve dosya kapsamından anlaşılmakla,
1-Sanıklar …, …, … ve … hakkında kurulan hükümler yönünden yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde; sanıkların beraatine dair mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, bir kısım sanıklar müdafisinin ve katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2- Sanıklar …, …, …, …, … ve … hakkında verilen hükümler yönünden yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde; sanıkların beraatlerine yönelik mahkemenin kabülünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre bir kısım sanıklar müdafinin ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1136 sayılı Kanun’un 168. ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 5.fıkrası uyarınca, beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren her bir sanık lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği, zira vekalet ücretinin vekile ilişkin olmayıp sanığa ödenen bir ücret olduğu, sanıklların aynı vekille temsil edilmesinin sanıkların bu vekile ödedikleri ücreti düşürmeyeceği, kaldı ki birden fazla sanığın tek vekille temsil edildiği bu gibi durumlarda bir kısım vekilin beraat ettiği, bir kısım vekilin ise mahkum olduğu durumlarda beraat eden sanıklara vekalet ücretinin ödenmemesi gibi hukuksuz bir durumun ortaya çıkabileceği gibi mahkum olan sanıklar aleyhine de katılan tarafa vekalet ücreti ödememe gibi hususların ortaya çıkabileceğinin gözetilmeksizin kendisini aynı vekille temsil ettiren sanıklar lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi;
Bozmayı gerektirmiş, bir kısım sanıklar müdafinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı yasanın 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasının vekalet ücretine ilişkin kısmına ” her bir sanık lehine ayrı ayrı vekalet ücretine” şeklinde ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23/12/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.