Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6602 E. 2014/21826 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6602
KARAR NO : 2014/21826
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.
Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
…isimli kimlik bilgileri tespit edilemeyen bir şahsın, katılan …’yi arayıp asker arkadaşı olduğunu, eniştesinin altın bulduğunu ve satmak istediğini söyleyip, 01.02.2006 tarihinde… ilinde katılanın yanında tanık … olduğu halde Serkan ve eniştesi olarak tanıştırdığı … adını kullanan sanık … ile buluştuğu, sanığın üzerinde arapça yazılar ve Osmanlı tuğrası bulunan altına benzeyen metallari katılana gösterip bir tanesini numune olarak verdiği, daha sonra telefonda katılan ve …’ın 3000 TL karşılığında 600 adet altını alma konusunda anlaştıkları,… de buluştuklarında ise sanığın bez torba içerisindeki altınları gösterip evden altınların 600 tanesini ayırıp Serkan ile göndereceğini söylediği, katılanın da yanında bulundurduğu 1.250 TL nakit para ile 750 TL tutarında 22 ayar bileziği … isimli şahsa verdiği, şahısların evden altınları getireceğiz diyerek yanlarından ayrıldığı, sanığın bir başka tarihte ise açık kimliği tespit edilemeyen arkadaşı vasıtasıyla … ilçesinde oturan …’ı telefonla aradığı, asker arkadaşı …’ ın kardeşi olduğunu, altın bulduklarını ve pazarlamak istediklerini söylediği, … vasısatıyla durumun katılan …’ya bildirildiği, katılanın 07.03.2006 günü … parkında sanık ve yanında kimlik bilgileri tespit edilemeyen bir kişi ile buluştuğu, sanık ve bu kişinin 10-15 tane altını gösterip bir tanesini numune olarak verdiği, numunen olarak bir adet gerçek reşat altınını verdiği, katılanın bu numunenin gerçek olduğunu tespit etmesinden sonra yanında tanıklar … ve …bulunduğu halde sanık ile buluşup, 10.000 TL para verdiği, sanığın parayı aldıktan sonra bir poşet içerisinde çamura yapıştırılmış sahte sikkeleri verip yol ortasında altına bakılamayacağını söyleyip olay yerinden ayrıldığı olayda, sanığın eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkralarından, 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, “5237 sayılı TCK’nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.