Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6473 E. 2014/22125 K. 25.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6473
KARAR NO : 2014/22125
KARAR TARİHİ : 25.12.2014

Tebliğname No : 2 – 2012/97827
MAHKEMESİ : Gaziantep 18. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2011
NUMARASI : 2011/11 (E) ve 2011/686 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bankadan emekli maaşını çeken katılanı takibe alan sanığın, katılanın yanına giderek fakirlere yardım yapıldığını, isterse kendisine de yardım alabileceklerini söyleyip yardım dağıtılan yere götürmeyi teklif ettiği, kabul eden katılan ile birlikte yürümeye başladıkları, önceden hazırladıkları plan doğrultusunda kimliği tespit edilemeyen bir şahsın tarafından yola atılmış olan mendil bulup içinde dolar olduğunu söyleyerek, katılana ”ne kadar dolar var sayalım” dediği, bu sırada yanlarına gelen kimliği belirlenemeyen diğer şahsın, mendil içerisinde dolar kaybettiğini söylediği, sanık ve katılanın görmediklerini söyledikleri bunun üzerine bu şahsın katılandan üzerindeki paraları göstermesini istediği, katılanın cüzdanındaki kontrol etmesi için bu şahsa verdiği, bu kişinin cüzdanın içerisine bakarak paranın kendisine ait olmadığını söyleyerek sanığa, “kadının parasını kağıda sar ver” dediği, sanığın, katılanın parasını kağıda sardıktan sonra el çabukluğu ile kendi cebine koyup önceden hazırladığı kağıda sarılı gazete parçalarını da katılana verdiği, daha sonra sanığın, geleceğini söyleyerek katılanın yanından ayrılarak ortadan kaybolduğunun anlaşıldığı olayda, eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş, sanığın önceden hazırladığı senaryo ile katılanı kandırıp parasını alması nedeniyle eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğuna yönelik tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.10.2009 gün ve 8-124-224 sayılı kararında açıkça belirlendiği gibi temel cezanın belirlenmesinde hakim somut olayda TCK’nın 61/1 maddesi gözönünde bulundurarak işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel cezayı belirlerken aynı yasanın 3/1 maddesi uyarınca hüküm ile işlenen fiil arasında “orantı” bulunmasını gözetmek durumundadır. Hakimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin yasal ve yeterli olması denetime izin verecek şekilde açıkça gösterilmesi gereklidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde kullanılan gerekçenin TCK’nın 61. maddesi anlamında yasal ve buna bağlı olarak alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi doğru bir uygulama olarak kabul edilebilir ise de; suça konu değer gözetildiğinde alt sınırı 1 yıl olan bir suç için temel cezanın 5 yıl olarak belirlenmiş olması orantılılık ilkesiyle bağdaşmadığından takdir hakkının hak ve nesafet kuralları sınırlarını aşar şekilde en üst sınırdan kullanılması suretiyle ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.