Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6407 E. 2014/21710 K. 22.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6407
KARAR NO : 2014/21710
KARAR TARİHİ : 22.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/143402
MAHKEMESİ : Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/10/2010
NUMARASI : 2008/582 (E) ve 2010/611 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Alışkan İletişim isimli iş yerinde çalışan katılanın yanına gelen sanığın, kendisini Eskişehir Devlet hastanesinde cerrah olarak tanıtıp, eşinin bir gün önce anılan iş yerinde telefon baktığını; ancak bakmış olduğu telefonunun modelini tam olarak hatırlayamadığını belirtip, cep telefonlarına baktıktan sonra eşine gösterip geleceğine dair yalan söyleyerek bu duruma inanan katılandan söz konusu cep telefonlarını alıp götürdüğü, uzun bir süre beklenilmesine rağmen dönmemesi üzerine katılan tarafından ihbar edildiği, benzer eylemlerinden dolayı emniyet ekipleri tarafından yakalanarak fotoğrafları polnet ortamında yayınlanan ve katılan tarafından kesin olarak teşhis edilen sanığın, bu şekilde hileli hareketler sergileyerek cep telefonlarını alıp götürmek suretiyle haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği,
Katılan tarafından ihbar edilen ve benzer eylemlerinden dolayı emniyet ekipleri tarafından yakalanması sonrasında polnet ortamında yayınlanan fotoğrafları katılan tarafından kesin olarak teşhis edilen sanığın, soruşturma ve kovuşturma aşamasında vermiş olduğu ifadelerinde özetle; olayla alakasının olmadığını, işlediği dolandırıcılık suçlarından dolayı emniyette teşhise elverişli fotoğraflarının bulunduğunu; ancak kendisine benzeyen başka bir kişinin de benzer dolandırıcılık suçlarını işlediğini, emniyet müdürlüklerinde mağdurlara kendisinin fotoğraflarının gösterilerek teşhis işlemlerinin yapıldığını, kendisine benzeyen bu kişinin görüntülerinin Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinin 2001/199 esas numaralı dosyasında bulunduğunu, bu görüntülerin incelenmesi ile bu kişinin kendisi olmadığının anlaşılacağını belirtmesi üzerine, sözü edilen yargılama dosyasındaki kamera görüntülerinin getirtilerek bilirkişi tarafından incelenmesi sonucunda düzenlenen raporda; görüntülerdeki kişinin sanık olmadığının belirlendiği, oysa ki bu görüntülerin, 2001 yılında, Tavşanlı ilçesinde gerçekleşen, farklı bir mağdura yönelik olarak işlendiği iddia edilen ve ayrıca bir kuyumcu içerisinde meydana gelmiş görüntüler olduğu ve dosyamızdaki olay ile hiç bir alakasının bulunmadığı, katılananın soruşturma ve yargılama aşamasında, kendisine yönelik dolandırıcılık eylemini gerçekleştiren kişinin polnet ortamında kendisine gösterilen renkli fotoğraflarından teşhis ettiği sanık olduğunu net ve ısrarlı bir şekilde belirtmesine rağmen, mahkemenin farklı bir olaya ait görüntülerindeki şahsın sanığa benzemediğine dair isabetsiz gerekçelere dayanarak sanığın beraatine dair karar verdiği anlaşılmaktadır.
Oluşa, sanığın savunmalarına, katılanın beyanlarına, CD inceleme tutanağına, teşhis tutanaklarına ve tüm dosya kapsamına göre; İddianamede anlatılan ve dolandırıcılık niteliğinde olduğu değerlendirilen eylemin, sanık tarafından işlendiğinin sabit olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.