YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6396
KARAR NO : 2014/21723
KARAR TARİHİ : 22.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/141287
MAHKEMESİ : İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2010
NUMARASI : 2009/81 (E) ve 2010/528 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan İlişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-g maddesinde suçun; “Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlenmesi nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için, basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir. Failin,yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır. Bu manada gazeteler ve televizyonlar gibi görsel ve yazılı basın ve yayın araçlarının sağladığı ilân,program,haber içerikleri vb. suça konu edilebilmekte,kişiler kolaylıkla aldatabilmektedirler. Gazeteye verilen ilanın sadece sanığa ulaşılmasına yardımcı olduğu, şikâyetçinin aldanmasında ve hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde kolaylık sağlamadığı takdirde TCK’nın 158/1–g maddesinin varlığından söz edilemez. Yine şikâyetçinin basit bir araştırmayla gerçeği öğrenebileceği durumda, dolandırıcılığın nitelikli halinden bahsedilemez. Gazetede münhasıran ilan verilmesi yeterli olmayıp, ilanında hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde tarafların aldatılmasında etkisinin bulunması gerekir. Gazetede sahibinden satılık eşya ilanında, eşya tanıtılmadan soyut bir
Bilgilendirme üzerine verilen telefondan yapılan arama ile gelişen aldatmada, gazeteye verilen ilanın failin sadece şikayetçiye ulaşmasına yardımcı olduğu, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve şikayetçinin aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığı hallerde, “basit dolandırıcılık”, ilanda eşya gerçeğine aykırı olarak tanımlanıp, orjinalinden daha ucuza gösteriliyorsa, teşhir ve gösterim üzerine mağdur yanıltılmışsa nitelikli dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın, 22.11.2007 tarihli Hürriyet Gazetesi ekindeki reklam bölümünde; “Acele Gayrimenkullerinize kredi verilir. Vadeli çeklerinize gün içerisinde ödeme yapılır” şeklinde ilan verdiği ve ilanında gösterdiği irtibat numarasının katılan tarafından arandığı, katılanın, telefon görüşmesi üzerine tapu kayıtlarını faksladığı, sanığın, yaptığı telefon görüşmesinde; ilanda belirtilen 1.500.000 TL kredinin verilmesi konusunda katılan ile anlaştıktan sonra, sözde kredi masrafı adı altında 64.430 TL para istediği, katılanın, banka havalesi yoluyla sanığın hesabına 64.430 TL para gönderdiği, sanığın, 64.430 TL parayı bankadan çektikten sonra katılanı telefon ile arayarak, söz konusu kredinin İş Bankası Şubesine gönderildiğini; ancak bloke konulduğunu belirtip, 1.500.000 TL paranın hesaba aktarıldığını gösteren; ancak tüm dosya kapsamına göre sahte olduğu tespit edilen banka dekontunu gönderdiği, katılanın, adı belirtilen bankaya giderek durumu sorduğunda kendisine gönderilen banka dekontunun sahte olduğunu anladığı, sanığın, bu şekilde haksız menfaat temin etmek suretiyle üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
1- Sanığın, 64.430 TL parayı bankadan çekerek haksız menfaat temin etmesinden hemen sonra hileli hareketlerine devamı niteliğinde katılanı telefon ile arayarak, söz konusu kredinin İş Bankası Şubesi’ne gönderildiğini; ancak bloke konulduğunu belirtip, 1.500.000 TL paranın hesaba aktarıldığını gösteren; ancak tüm dosya kapsamına göre sahte olduğu tespit edilen banka dekontunu göndermesi şeklinde gerçekleştirediği eyleminin, kamu kurumu olan bankanın maddi varlıklarından olan sahte dekontu kullanmış olması karşısında; eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
a-Gazetede kredi verildiğine ilişkin ilan veren sanığın, ilanı gazetede görerek kendisini arayan katılan ile iletişime geçerek, sözde kredi karşılığında 64.430 TL parayı banka aracılığı ile kendisine göndermesini sağlaması, daha sonra da telefonunu kapatarak katılan ile olan irtibatını kesmesi şeklinde gerçekleştirdiği sabit görülen eylemi incelendiğinde; gazetede münhasıran ilan verilmesi yeterli olmayıp, verilen ilanın da hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde ve bu şekilde tarafların aldatılmasında etkisinin bulunmasının gerekeceği, gazete ilanında; söz konusu kredinin verilmesine dair hiç bir ayrıntı belirtilmeksizin sadece soyut bir bilgilendirme yapılması ve sonrasında katılan tarafından telefondan yapılan görüşme ile gelişen aldatmada, gazeteye verilen ilanın sanığın sadece katılana ulaşmasına yardımcı olduğu, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve katılanın aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığının anlaşılması karşısında; bu anlamda eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1.g maddesinde düzenlenen “Basın ve Yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturmayacağı, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden delillerin takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
b-Kabule göre de; sanığın dolandırıcılık suçuna iştirak ettiğinin sabit olmasına rağmen yardım ettiğine dair isabetsiz değerlendirme neticesinde indirim uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son maddesi gereğince sonuç ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.