YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6383
KARAR NO : 2014/21746
KARAR TARİHİ : 22.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/136750
MAHKEMESİ : Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/11/2010
NUMARASI : 2006/692 (E) ve 2010/624 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanık Önder’in sanık Uğur’a ait işyerinde çalıştığı, sanıkların birlikte katılana ait işyerine giderek, mandıra kuracaklarını, bunun için Makine lazım olduğunu söyleyerek katılanla pazarlık yaptıkları, belli bir fiyat üzerinde anlaşarak sanıkların malları almadan ordan ayrıldıkları, birkaç gün sonra katılanın bir işi nedeniyle şehir dışına çıktığı, sanık Uğur’un da, katılanın işyerine gelerek katılanla konuştuğunu belirtip malların istediği yere bırakılmasını istediği, katılanın işçileri tarafından malların söz konusu yere bırakıldığı, sanık Uğur’un, paranın ortağında olduğunu söyleyerek işçileri bir süre dışarda beklettiği, daha sonra da, parayı ertesi gün işyerinde getirip vereceğini söyleyerek işçileri gönderdiği, aradan zaman geçmesine rağmen katılana ödeme yapmadığı gibi malları başkasına sattığı, böylece sanıkların eylem ve fikir birliği içinde hareket etmek suretiyle katılan aleyhine haksız menfaat temin ederek dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır.
Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, katılanın işçisi olan tanık U.. Ç.. aşamalarda değişmeyen ifadesinde, sanık Uğur’un malları teslim almak için geldiğinde katılanı aradığını, katılanın bilgisi dahilinde malları sanığa verdiğini, parayı almak için bir süre beklediklerini, katılanın bundan da haberinin olduğunu, sanığın, parayı ertesi gün ödeyeceğini söyledikten sonra durumu tekrar katılana bildirdiklerini, katılanın izni ile işyerine döndüklerini belirttiği olayda, sanık Uğur’un katılana yönelik hileli bir hareketinin bulunmadığı, açık kimlik bilgileri ve adresi konusunda katılanı yanıltmadığı, katılanın bilgisi dışında malları teslim aldığı hususunun doğrulanmadığı, alınan malın parasının ödenmemesi hususunun ise taraflar arasında hukuki ihtilaf mahiyetinde bir konu olduğu, bu nedenle sanıkların üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, ayrıca sanık Önder’in, malların alınması için yapılan pazarlık aşamasında sanık Uğur’un yanında olduğu, malların teslim alınıp paranın verilmemesi aşamasında sanık Uğur ile birlikte olmadığı, bu nedenle bu sanığın suça iştirak ettiğine dair mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delilleri bulunmadığı dikkate alınarak, sanıkların belirtilen gerekçelerle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a, e maddeleri gereğince beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2-Kabule göre de; Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanıklara fazla ceza tayini,
3-Sanıklar hakkında belirlenen hapis cezasının, adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesi olan TCK’nın 50/1-a maddesinin gösterilmeyerek 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükülerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.