Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6367 E. 2014/21967 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6367
KARAR NO : 2014/21967
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/129724
MAHKEMESİ : Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/10/2010
NUMARASI : 2009/102 (E) ve 2010/278 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür.
Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın katılanın yanına gelerek kredi kartı borcu olduğunu bu sebeple kendi çekini kırdırmak istediğini beyan ile yardım istediği ve katılana kendi hesabından alınmış, 16/4/2008 keşide tarihli 6400 TL bedelli çeki bir finans kurumundan kırdırması için verdiği, katılanın çeki alarak finans kurumuna götürdüğü ve ciro ederek teslim ettiğini, finans kurumunca yapılan araştırma sonucunda, çekin kabul edilmediği ve çekin tekrar katılana iade edildiğini, çek üzerinde yapılan inceleme sonu düzenlenen ekspertiz raporunda çek üzerindeki yazı ve rakamların sanığa ait olduğunun belirlendiği, her ne kadar sanık bu çeki katılana verdiğini ve sonradan kendisine iade edilen çekin kendi verdiği çek olmadığını iddia etmiş ise de incelenen sahte çek üzerindeki yazı ve rakamların sanığa ait olmasının bu savunmasını çürüttüğünü bu hali ile dosyadaki mevcut deliller ile sanığın banka araç kılınmak sureti ile dolandırıcılık suçuna teşebbüs ve resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddia edilen somut olayda; Sanığın baştan beri savunmalarında “kendisinin Muhammet’e orjinal çeki finans kurumuna kırdırması için verdiğini, daha sonra verdiği çek yerine sahtesinin iade edildiğini” beyan etmesi, 19/02/2008 tarihli saat 15.00 de emniyette tutulan tutanağa göre de ilk müracaatı sanığın yaptığının belli olduğu, sahteliği iddia edilen çekin gerçekte var olan bir hesaba ait ikiz çek olup olmadığı araştırılmamış ise de imza örnekleri için getirtilen Garanti Bankası yazısına göre … Şubesinde sanığın çek hesabının var olduğunun ve emanetteki çekin ikiz çek olduğunun belli olduğu, sahte çekteki imza ve yazı incelemesine ait kriminal rapor ile ATK raporunun da çelişkili olduğu, katılanın hazırlıktaki ifadesi ile duruşmadaki ifadesinde çekteki yazılar ile ilgili farklı beyanlar bulunduğu gözetildiğinde, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi için, ilgili bankaya 8.. nolu gerçek çekin akibetinin sorulması, tekrar ayrıntılı yazı incelemesi yapılması, ilk tutanağı tutan kolluk görevlisi ile tanık B.. G..’in dinlenmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği halde, yazılı şekilde eksik araştırma sonucu karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.