YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6352
KARAR NO : 2014/21978
KARAR TARİHİ : 24.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/127346
MAHKEMESİ : Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/12/2010
NUMARASI : 2009/160 (E) ve 2010/301 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir.
Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, katılandan satın aldığı yağ karşılığında 5.000 TL değerinde sahte çek verdiği, çekin katılan tarafından bankaya ibraz edildiğinde sahte olduğunun anlaşıldığı, sanığın, bu şekilde sahte çek kullanarak hileli harekette bulunmak ve katılanı yanıltmak suretiyle onun zararına menfaat temin edip atılı nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia edilen somut olayda; sanığın savunmasında sahte çeki mağdura kendisinin vermediğini, Bayındır İlçesinde bir cinayette öldürülen İ.E.. isimli şahsın verdiğini belirttiği, mağdurun da 31.05.2010 havale tarihli dilekçesinde ve 14.09.2010 tarihli oturumdaki beyanında aynı hususu doğruladığı, ayrıca suça konu çek üzerinde sanığa ait herhangi bir yazı ve imzanın bulunmadığının bilirkişi raporuyla da sabit olduğu gözetildiğinde İ. E..isimli şahsın ilgili kurumlardan tadbike medar, ihtilafsız imza örneklerinin temin edilerek suça konu çek üzerindeki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığına dair bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle düzenlenecek rapora göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.