Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6292 E. 2014/21791 K. 22.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6292
KARAR NO : 2014/21791
KARAR TARİHİ : 22.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/107497
MAHKEMESİ : Çorum Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06/05/2010
NUMARASI : 2009/264 (E) ve 2010/173 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Alpyak şirketi adına açılan ve Feza Gazetecilik şirketi emrine keşide edilen Akbank …şubesindeki çek hesabından 3… seri numaralı, 30.05.2006 tarihli, 1.500,00 TL bedelli ve 3667583 seri numaralı, 30.03.2006 tarih ve 1.500,00 TL bedelli çeklerin yasal süreleri içerisinde muhatap bankaya ibrazında karşılıklarının bulunmadığının anlaşılması üzerine başlatılan soruşturma sırasında çek hesap sahibi tüzel kişi şirket yetkilisi sanık A.Ş..’nün çek üzerindeki imza ve yazıların kendisine ait olmadığını belirtmesi nedeniyle yapılan kriminal incelemede, çek üzerindeki imza ve yazıların sanığa ait olmadığının tespit edildiği, şikayetçi şirket yetkilisi Erkan ve Hasan’ın ifadelerinde, suça konu çeklerin gazetede ilan verilmesi konusunda anlaşılan Alpyak şirketi yetkilisi tarafından reklam bölümü müşteri temsilcileri olan C.. A..’a verildiğini belirterek sanığın temsilcisi olduğu şirket ile aralarındaki reklam ilişkisi konusunda da dosyaya fatura ve yayın sözleşmelerini sundukları, bu şekilde sanığın sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında, Feza gazetecilik ile aralarında bir anlaşma olduğunu hatırlamadığını, suça konu çekler üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığını belirterek suçlamaları kabul etmemesi, katılan şirket çalışanı olan tanık C.. A..’ın da aşamalardaki beyanlarında, katılan şirkette çalıştığı dönemde sanığın yetkilisi olduğu Alpyak şirketiyle gazeteye reklam verilmesi konusunda anlaştıklarını, reklam bedelini almak için firmaya gittiğinde sanık dışındaki bir firma çalışanının zarf içerisinde suça konu çekleri kendisine verdiğini belirtmesi ile suça konu reklam yayın sözleşmelerinde müşteri temsilcisi olarak C.. A..’ın adı ve imzası bulunmasına rağmen reklam veren kısmında sanığın veya başka bir kişinin imzasının bulunmaması, yine suça konu çeklerin reklam sözleşmesi yapıldığı anda mı, yoksa reklam sözleşmesi yapıldıktan sonraki bir tarihte mi yapıldığının ve sanığın şirketine ait reklamların gazetede yayınlanıp yayınlanmadığının da dosya kapsamından anlaşılamaması karşısında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek ortaya çıkarılması bakımından, suç tarihlerini kapsayacak şekilde sanığın şirketine ait ticari defter, belge ve muhasebe kayıtlarının getirtilmesi suretiyle belirtilen reklam sözleşmesinin kayıtlarda yer alıp almadığı, çeklerin sözleşmeye istinaden verilip verilmediğinin tespit edilmesi ile tanık C.. A..’ın yeniden beyanlarına başvurularak, gazetede reklam yayını yapılması konusunda kiminle görüştüğü, reklam sözleşmelerinde kendi imzası bulunduğu halde reklam verenin imzasının neden bulunmadığının sorulması ile Feza Gazetecilik Anonim şirketine, sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait reklamların sözleşmede belirtildiği şekilde Zaman gazetesinde yayınlanıp yayınlanmadığı, yayınlanmış ise hangi tarihlerde yayınladığı hususları sorularak, yayınlanan reklam varsa buna ilişkin sayfalarının gönderilmesi istenilip, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirilerek, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle mahkûmiyet kararı verilmesi,
2-Kabule göre de; sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken, TCK’nın 158/1-f-son maddesine göre adli para cezasının, aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, elde edilen haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde temel gün birim sayısı üzerinden belirlenip, artırım ve indirimlerin yapılmasından sonra elde edilen sonuç gün birim sayısının, 20-100 TL arasında tespit edilecek bir gün karşılığı para miktarı ile çarpılması suretiyle tayin edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.