Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6230 E. 2014/21807 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6230
KARAR NO : 2014/21807
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/315269
MAHKEMESİ : Bandırma 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/05/2011
NUMARASI : 2010/516 (E) ve 2011/398 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir.Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir.Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Somut olayda; şikayetçinin Iğdır ilinde ikamet ettiği, zeytin alım satımı yapmak suretiyle ticari faaliyette bulunduğu, Bandırma Edincik Beldesi’nden çiftçilerden yaklaşık 10 ton zeytin satın aldığı, söz konusu zeytinleri Iğdır’a götürmek amacıyla daha önceden birkaç nakliye işi verdiği G.. A.. isimli şahsı aradığı, G.. A..’nın işi olduğunu, ancak kefil olabileceği bir şahsı nakliye işi için önerebileceğini söylediği, daha sonra M.B.. isimli şahsın telefon numarasını şikayetçiye verdiği, şikayetçinin M. B..’u telefon ile aradığı, M. B.. olarak kendisini tanıtan şahsın .. plakalı aracı ile zeytinleri kamyona yüklediği ve 15/05/2009 tarihli sevk irsaliyesi makbuzunu düzenlediği, söz konusu irsaliye üzerine M. B.. ismini yazdığı, ancak zeytinleri Iğdır’a götürmediği, kendisini M. B.. olarak tanıtan şahsın gerçek isminin İ.. Ç.. olduğu, kullandığı araca takılı bulunan … sayılı plakanın kaydına ulaşılamadığı, sanık İ.. Ç..’nın kolluk tarafından tespit edilemeyen sahte plaka kullandığı iddia ve kabul olunduğu olayda, sanığın eylemini kamu kurumu olan Trafik Tescil Müdürlüğü’nün maddi varlıklarından olan plaka kullanılarak gerçekleştirdiği, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde tarifini bulan kamu kurumunu aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına dair delilleri takdir etme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait olduğu gözetilmeden, görevsizlik kararı verilmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 23.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.