YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6188
KARAR NO : 2014/21698
KARAR TARİHİ : 22.12.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/309290
MAHKEMESİ : Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/07/2011
NUMARASI : 2011/177 (E) ve 2011/315 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
… İnşaat Limited Şirketi’nin yetkilisi olan sanık Feyyaz’ın, katılan Nazım’ın yetkilisi olduğu … Boya A.Ş.’den satın aldığı mallar karşılığında, şirketine ait 11.08.2007 keşide tarihli, 3.800 TL bedelli çek verdiği, katılanın da çeki borcuna karşılık ciro ederek kullandığı, çekin bankaya ibrazında karşılıksız çıkması üzerine tekrar katılana geri iade edildiği, katılanın da keşideci olan sanık ile diğer cirantalar hakkında icra takibi başlattığı, ancak 3. ciranta konumundaki Osman Şentürk’ün, cironun ve imzanın kendisine ait olmadığını iddia ederek imzaya itiraz ettiği, alınan bilirkişi raporuna göre O. Ş..’e ait imzanın sanık Feyyaz’ın eli ürünü olduğu, sanığın bu şekilde aldığı mallar karşılığında sahte ciro yaptığı çeki vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia olunan somut olayda; mahkemece, sanığın önce malları aldığı ve bir süre sonra suça konu çeki verdiği gerekçesiyle önceden doğmuş borç karşılığında verilen sahte çekin dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağından bahisle beraat kararı verilmiş ise de; dosyada mevcut irsaliye faturalarına göre sanığın, katılan şirketten en son 12.05.2007 tarihinde mal alması, suça konu çekin 11.08.2007 keşide tarihli olmasına rağmen, dosyada mevcut cari hesap ekstresine göre çekin katılan şirketin muhasebe kayıtlarına 15.05.2007 tarihinde girmiş olması, ticari hayatta da ileri tarihli çek keşide edilebilmesinin mümkün olması ve ayrıca sanığın, O. Ş..’ün bilgisi ve rızası dahilinde onun yerine ciro ettiğini beyan etmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, her iki şirketin muhasebe kayıtları ile malzeme alımına ilişkin fatura ve belgeler incelenip sanığa da suça konu çeki ileri tarihli keşide edip etmediği sorularak çekin alışveriş esnasında veya kısa bir süre sonrasında verilip verilmediğinin araştırılması, sanıkla katılan şirket arasındaki önceye dayalı alışverişlerde çek kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise benzer şekilde uygulama yapılıp yapılmadığının tespiti, ayrıca sanıkla katılan arasında malzeme alımı esnasında ödemenin çekle yapılması hususunda bir anlaşma olup olmadığının sorulması, çekte 3. ciranya konumundaki O. Ş..’ün tanık olarak ifadesinin alınması ayrıca kovuşturma aşamasında tefrik edilen sahtecilik suçuna ilişkin dava dosyası getirtilerek sonuçlanmış ise ilgili evrakların dosya arasında alınması ve toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin eksik inceleme ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.