Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/6184 E. 2014/21675 K. 22.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6184
KARAR NO : 2014/21675
KARAR TARİHİ : 22.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/308963
MAHKEMESİ : Nazilli 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/04/2011
NUMARASI : 2010/22 (E) ve 2011/217 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
06.11.2007 tarihinde kaza geçiren ve yaklaşık 40 gün boyunca hastanede tedavi gören katılan Kemal’in, hastanede kaldığı dönem içerisinde işlerini takip etmesi, kasko ve sigortadan paralarını tahsil edebilmesi için arkadaşı olan sanık Şahin’e noterde düzenlenen genel vekaletnameyle yetki verdiği, katılanın ayrıca Şekerbank’tan kullanmış olduğu krediye teminat olarak gerektiğinde bankaya vermesi için sanığa 5 adet çek verdiği, ancak sanık Şahin’in bu çeklerden 18.05.2008 keşide tarihli, 16.000 TL bedelli çeki ciro ederek bankaya ibraz ettiği, çekin karşılıksız çıkması üzerine de katılan aleyhine icra takibi başlattığı ve sanığın bu şekilde suça konu çeki veriliş gayesi dışında kullanarak hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda ; sanığın aşamalarda değişmeyen istikrarlı savunmalarında daha önceden katılanın kredi borcunu ödemiş olduğunu, bu nedenle katılanın kendisine borcu bulunduğunu, katılanın trafik kazası geçirmesi üzerine kaskodan para alabilmesi için kendisine vekaletname verdiğini, daha sonra borcunu ödememesi üzerine katılanın imzalayıp vermiş olduğu çeklerden bir tanesini kullandığını ifade etmesi, katılan tarafından imzalanan 19.11.2007 tarihli vekaletnamede ise, katılanın kendisine ait çeklerle ilgili her konuda işlem yapabilmesi için sanığa yetki vermiş olması karşısında, suça konu çekin katılanın kullandığı krediye teminat olarak verilmesi için sanığın eline geçtiğine dair katılan beyanından başka delil bulunmadığı, sanığın eyleminin ise kendisine borcu olduğunu iddia ettiği katılandan aldığı çeki icraya vermekten ibaret olduğu, kaldı ki sanığın, katılana ait çeklerle ilgili her türlü işlemi yapma hususunda yetkisi bulunduğu, bu itibarla mevcut delil durumuna göre olayın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu anlaşıldığından, unsurları itibariyle oluşmayan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de ;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 100 gün olarak tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.