Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5993 E. 2014/22158 K. 25.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5993
KARAR NO : 2014/22158
KARAR TARİHİ : 25.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/159424
MAHKEMESİ : Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/11/2010
NUMARASI : 2010/93 (E) ve 2010/375 (K)
SUÇ : Bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, müşteki …Tekstil Ticaret ve Sanayi A.Ş’den iplik satın aldığı, borcuna karşılık olarak ise Akbank … Şubesine ait 31.03.2006 keşide tarihli, 15.500 TL meblağlı, keşidecisi M. Y.. olan çeki verdiği, müşteki şirketin suça konu çeki tahsil etmek için muhatap bankaya ibraz ettiğinde sahte olduğunun anlaşılması üzerine bedelini alamadığı, bu şekilde sanığın hileli hareketler yaparak menfaat temin etmek suretiyle üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
Sanığın, müştekiden aldığı mal karşılığında, 01/12/2005 tarihinde, 31/03/2006 keşide tarihli ve 15.500 TL bedelli
sahte çeki verdiği, aynı müştekiye bu kez 02/01/2006 tarihinde 30/04/2006 keşide tarihli 9.000 TL bedelli sahte çeki verdiği, ikinci çekle ilgili olarak sanık hakkında ayrı bir kamu davası açılarak, sanığın sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan ayrıca mahkumiyetine karar verilmiş ise de, sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla Kanun’un aynı hükmünün birden fazla ihlal etmek suretiyle, değişik tarihlerde olmak üzere müştekiye iki ayrı sahte çek vermiş olması karşısında, nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçları yönünden iki ayrı suçtan mahkumiyet kararı verilmesi yerine, tek bir suçtan hüküm kurulup, zincirleme suç hükümleri gereğince cezasının arttırılması gerektiği dikkate alınarak, sanık hakkında 30.4.2006 keşide tarihli çek ile ilgili olarak mahkumiyet hükmü verilen Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/23 Esas sayılı dava dosyasının getirtilerek incelenmesi, dosyalar arasında fiili ve hukuki bağlantı bulunması nedeniyle her iki dosyanın birleştirilerek, delillerin birlikte değerlendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmiyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.