YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5979
KARAR NO : 2014/21907
KARAR TARİHİ : 23.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/158773
MAHKEMESİ : Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/06/2010
NUMARASI : 2008/1031 (E) ve 2010/576 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkâr etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
Sanığın şirket işlerinde kullanılmak üzere şirkete ait ve kendisine tevdi edilen parayı işten ayrıldığını telefonla şirkette çalışanlara bildirdiği şirkete ait aracı park ederek katılan tarafından iddia edilen 21190 TL parayı alarak şirkete bir daha uğramadığı daha sonra sanığın terk ettiği aracın bulunduğu sırada kapılarının tamamen kilitli olup içerisinde para bulunmadığı anlaşılan somut olayda,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Suça konu paranın sanığa tevdi ve teslim edilmediği, yatırılmak üzere tanık L. T..’a verildiği, L.
T..’ın kendi su faturasını yatırmak için İSU’ya çıkarken araçta bıraktığı parayı sanığın araçla birlikte alarak olay yerinden kaçtığı anlaşılmakla sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre;
2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108-152 sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.