YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5964
KARAR NO : 2014/21900
KARAR TARİHİ : 23.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/157014
MAHKEMESİ : Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/11/2010
NUMARASI : 2010/17 (E) ve 2010/174 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür.
Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın mağdur O.. Ö..’in ağabeyinin damadı olduğu, bu nedenle tanışıklığı bulunan mağdur Osman’ın sanığın bir borcundan dolayı 2008 yılı içerisinde kefil olduğu, ancak sanığın borcunu ödememesi sebebiyle kefil sıfatıyla sanığa ait borcu mağdur Osman’ın ödemek durumunda kaldığı, bu nedenle sanığın mağdur O.. Ö..’e borçlu bulunmasına rağmen bir türlü nakit olarak borcunu ödememesi nedeniyle mağdurun ısrarları sonucunda sanığın 30/09/2009 keşide tarihli ve 23.000 TL bedelli hamiline yazılı suça konu çeki ciro etmek suretiyle mağdur O.. Ö..’e verdiği, mağdurun almış olduğu bu çeki bankaya götürerek kontrol ettirmek istemesi üzerine çekin sahte olarak tanzim kılındığının banka yetkililerince tespit edildiği anlaşılan somut olayda;
1-Nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden,
a-Sanığın suça konu sahte çeki önceden doğmuş borç nedeni ile şikayetçiye verdiğinin anlaşılması karşısında, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 gün ve 6/8-69 sayılı kararında da açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı cihetle; sanığın, unsurları oluşmayan atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
b-Kabule göre de;
Sanığın işlediği suçtan pişmanlık duyması, bir daha suç işlemeyeceği kanaati hasıl olduğu belirtilerek hükmolunan hapis cezalarının TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği halde; vaki eylemleri nedeniyle daha lehe sonuç doğuran ve öncelikle uygulanması gereken 5721 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasına engel 5271 sayılı CMK’nın 231/6. bendinde öngörülen nesnel ve öznel koşulların var olup olmadığı karar yerinde tartışılması gerektiği gözetilmeden, sabıkasız olan ve hakkında koğuşturma aşamasında zararı gidermesi nedeniyle TCK’nın 168/2. maddesine göre etkin pişmanlık hükümleri uygulan sanık hakkında sabıkalı geçmişi bulunduğundan bahisle soyut ve yasal olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmesi;
2-Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın işlediği suçtan pişmanlık duyması, bir daha suç işlemeyeceği kanaati hasıl olduğu belirtilerek hükmolunan hapis cezalarının TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği halde; vaki eylemleri nedeniyle daha lehe sonuç doğuran ve öncelikle uygulanması gereken 5721 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasına engel 5271 sayılı CMK’nın 231/6. bendinde öngörülen nesnel ve öznel koşulların var olup olmadığı karar yerinde tartışılması gerektiği gözetilmeden, sabıkasız olan ve hakkında koğuşturma aşamasında zararı gidermesi nedeniyle TCK’nın 168/2. maddesine göre etkin pişmanlık hükümleri uygulan sanık hakkında sabıkalı geçmişi bulunduğundan bahisle soyut ve yasal olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmesi;
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.