Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5943 E. 2014/22092 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5943
KARAR NO : 2014/22092
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/156153
MAHKEMESİ : Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/03/2011
NUMARASI : 2010/114 (E) ve 2011/91 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın, 16/03/2007 tarihinde şikayetçinin iş yerine giderek kendisinin TEDAŞ’tan geldiğini ve kontrol yapacağını söylediği,yaptığı kontrolden sonra iş yerinin güç artırımının yapılması gerektiğini belirtip şikayetçiden bazı belgelerle birlikte 1.000 TL para aldığı, 19/03/2007 tarihinde tekrar şikayetçinin iş yerine giderek Z.. B.. isimli şahsın İş Bankası …. Şubesi’ndeki 5…3 nolu hesabına 900 TL daha yatırmasını istediği, bunun üzerine şikayetçinin belirtilen hesaba 920 TL daha yatırdığı ve paranın aynı gün çekilerek kullanıldığının iddia edildiği olayda,
1-5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde öngörülen “kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunun oluşabilmesi için kamu kurumunun isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının da kullanılması gerektiği, somut olayda ise sanığın sadece TEDAŞ’tan geldiğini ve kontrol yapacağını söyleyerek menfaat temin etmiş olması, kurumun maddi varlığı olarak nitelendirilebilecek kimlik, yazı, belge ya da basılı bir evrakın kullanılmaması karşısında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek sanık hakkında fazla ceza tayini,
2-Kabule göre de, sanığın 16/03/2007 tarihinde şikayetçiden 1.000 TL alması, 19/03/2007 tarihinde ise bankaya 900 TL yatırmasını söyleyip yatan parayı bankadan çekmiş olması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerinin uygulanmaması,
3-Sanık hakkında kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı verilen hapis cezasının kanuni sonucu olarak 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.