Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5940 E. 2014/22104 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5940
KARAR NO : 2014/22104
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/156126
MAHKEMESİ : Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/11/2010
NUMARASI : 2009/213 (E) ve 2010/235 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesindede; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık N.. A..’nun, katılandan satın aldığı mal karşılığında katılana verdiği Garanti Bankası … Şubesine ait 31/12/2005 keşide tarihli, 4.800 TL bedelli, keşidecisi N.. A.. olan çekin bankaya ibrazında karşılığının bulunmaması üzerine katılanın şikayetçi olduğu, bilirkişi raporlarına göre çekin sahte olmadığı ancak imzaların sanık ve katılana ait olmadığının belirlendiği somut olayda, sanık, tanık ve katılan beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın savunmasında çekin kendisine ait olduğunu, imzanın kendisine ait olmadığını söylemesi karşısında, suça konu çekin hamili olan sanığın H.. A.. ile daha önceye dayalı ticari alışverişlerinin bulunup bulunmadığı, gerek katılanın gerekse sanığın işyerlerinden.araştırılmak suretiyle alışverişin devamlılığının tespiti halinde bu tür çeklerin katılan tarafından kabul edilip edilmediğinin, ödemelerin yapılıp yapılmadığının değerlendirilip, çekin sahibi olan sanığın kabul etmediği kendisine ait çekteki imzanın sanığa ait olmadığının da belirlenmesi karşısında, katılana ait işyerinde çalışan kişinin beyanına itibar edilerek oluşa uygun düşmeyen gerekçeyle sahtecilikten mahkumiyet hükmü kurulması ve çekin sanık tarafından verildiğinin kabulü halinde ise çekin alışveriş sırasında mı verildiği yoksa alışveriş bittikten sonra mı verildiği, önceye dayalı bir borç karşılığı verilmiş ise dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmayacağı değerlendirilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.