Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5935 E. 2014/22068 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5935
KARAR NO : 2014/22068
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/151547
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/01/2011
NUMARASI : 2010/1117 (E) ve 2011/2 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanık H.. A..’nın, 18/08/2009 günü önceden oturduğu binayı ve ismini tespit ettiği katılanın yanına yaklaşarak, “Nihat amca sen misin?” diye sorduğu, katılanın kendisi olduğunu söylemesi üzerine, Arçelik’ten geldiğini, beyaz eşya hediye çıktığını söyleyerek sohbeti ilerlettiği, katılanın davet etmesi üzerine, hakkında suç duyurusunda bulunulan diğer şahısla birlikte eve girerek beyaz eşyaları teslim etmek için 600 TL KDV parasının verilmesi gerektiğini söylemesi üzerine katılanın 250TL nakit para ile bir adet suç tarihi itibariyle 350 TL olduğu belirtilen altını verdiği, sanığın para ve altını alarak, “15 dk sonra beyaz eşyaları getireceğiz” diyerek evden ayrıldığı, bir daha ulaşılamadığı olayda; sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.10.2009 tarih ve 8-124-224 sayılı kararında açıkça belirlendiği gibi temel cezanın belirlenmesinde hakim somut olayda TCK’nın 61/1 maddesi gözönünde bulundurarak işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel cezayı belirlerken aynı yasanın 3/1 maddesi uyarınca hüküm ile işlenen fiil arasında “orantı” bulunmasını gözetmek durumundadır. Hakimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin yasal ve yeterli olması denetime izin verecek şekilde açıkça gösterilmesi gereklidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde kullanılan gerekçenin TCK’nın 61. maddesi anlamında yasal ve buna bağlı olarak alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi doğru bir uygulama olarak kabul edilebilir ise de; suça konu değer gözetildiğinde alt sınırı 1 yıl olan bir suç için temel cezanın 5 yıl olarak belirlenmiş olması orantılılık ilkesiyle bağdaşmadığından takdir hakkının hak ve nesafet kuralları sınırlarını aşar şekilde en üst sınırdan kullanılması suretiyle ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.