Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5906 E. 2014/21291 K. 16.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5906
KARAR NO : 2014/21291
KARAR TARİHİ : 16.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/139421
MAHKEMESİ : Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2010
NUMARASI : 2010/171 (E) ve 2010/500 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın, 158. maddenin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp,aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti,suçu nitelikli hâle getirmiştir. Bu iddia yapıldığında,o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur.
Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…. Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.)olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Somut olayda; katılanların 2007 yılı Mart ayının 2. haftasında Adana Pinpin Restorantta akşam yemeği yedikleri sırada sanıklarla tanıştıkları, sanıkların Tarım Bakanlığının Danışmanlığını yaptıklarını ve şirketlerinin de olduğunu söyleyerek Tarım İşletmelerine KPSS puanı 60 üzeri olan gençleri Tarım Baklanlığı’nda işe sokuyoruz, bunun bedeli olarak ise 15000 TL alıyoruz, bu işi Tarım İşleri Genel Müdürlüğü Atama Daire Başkanının halledeceğini söylediği ve Hayati ve M. E.. isimli kişilerin isimlerini verdiği dedikleri, bu duruma inanan katılanlardan A.. K..’dan oğlu olan H. K..’u Tarım Bakanlığına işe sokmak için 15.000 TL para istedikleri ayrıca 4 adet resim, öz geçmiş, ikamet ilmihaberi, aile nüfus kaydı, noterden tasdikli diploma sureti, askerlik belgesi, adli sicil kaydı ve KPSS sonuç çıktısı ile Dr. raporunu talep ettiği, yine aynı şekilde masadaki diğer katılan V.K..dan tanıdıkları ve yeğenlerini işe sokmak için aynı nitelikte para ve belgeleri istemeleri üzerine A.. K..’un oğlu adına parayı ve belgeleri elden teslim ettiği, diğer katılan V. K..’nın da 3 yiğenini işe girdirmek amacıyla 45000 TL para ile ilgili belgeleri sanıklara teslim ettikleri, sanıkların katılanlara beklemelerini söyleyerek onları oyaladıkları, bu şekilde katılanları dolandırdıkları yönünde mahkemenin sübutu kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
1- Sanıkların aynı anda tek bir eylem ile katılanları dolandırmış olmaları şeklinde meydana gelen olayda sanıklar
hakkında 5237 sayılı TCK 43/2 maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken sanıkların her iki katılana yönelik eylemlerinin ayrı ayrı olduğu kabul edilerek iki kere cezalandırlma yoluna gidilmesi,
2- Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı yasanın 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, 16/12/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.