Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5890 E. 2014/18380 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5890
KARAR NO : 2014/18380
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/136796
MAHKEMESİ : Karabük Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/12/2010
NUMARASI : 2010/202 (E) ve 2010/255 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin,güvenilirliğini sağlamak amacıyla,bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir. Ticaret şirketleri,aynı yasanın 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Katılanların kendileri adına tescilli olan, Karabük merkezde bulunan arsalarını, kat karşılığı inşaat yapılması ve yapılacak olan inşaattan kendilerine 2 adet daire verilmesi amacıyla, 17.12.2009 tarihinde Safranbolu Noterliğinde düzenledikleri inşaat sözleşmesine istinaden, Irmak Gıda İnşaat Turizm Sanayi Ticaret Limited Şirketinin yetkilisi olan sanığa devrettikleri, sanığın, kendisine devredilen söz konusu arsa üzerinde yaptığı daireleri bir başkasına sattığı, katılanların bu durumu öğrendikleri, sanığa başvurmaları üzerine sanığın, 13.07.2010 keşide tarihli, 23000 TL bedelli ve hamiline düzenlediği çeki katılanlara verdiği, katılanların söz konusu çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz ettiklerinde ise karşılıksız olduğu gerekçesiyle çek bedelinin kendilerine ödenmediği, sanığın, bu şekilde haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
Tüm dosya kapsamına göre; katılanların her aşamada ve aynı doğrultuda verdikleri ifadelerinde özetle; kendileri adına tescilli olan arsalarını kat karşılığı inşaat yapılması amacıyla sanığa devrettiklerini; ancak sanığın vaat ettiği inşaata başlamadığını ve kendilerine teminat olarak verdiği çekin de karşılıksız çıktığını beyan ettikleri, dosya içerisinde mevcut olan Safranbolu Noterliğinde düzenlenen 17.12.2009 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinin içeriğine göre; sanığın, söz konusu arazi üzerinde inşaata başlamasından bir ay sonra özellikleri anılan sözleşmede belirlenen 2 adet daireye ait tapuları katılanlara teslim edeceği, ayrıca 24.05.2010 tarihinden sonra 6 ay içerisinde söz konusu inşaata başlamaması halinde ise bu amaçla teslim aldığı arsayı tüm masrafları ile birlikte katılanlara iade edeceğinin düzenlendiğinin anlaşıldığı, sanık tarafından katılanlara teminat amacıyla verilen 230.000 TL bedelli çekin bankaya ibraz edildiği ancak karşılıksız kaldığının belirlendiği, sanığın aşamalarda verdiği ifadelerinde; katılanların arsasını devraldığını ve fakat bazı sorunlardan dolayı inşaata başlayamadığını, kendilerine teminat amacıyla verdiği çekin bankaya ibraz edilmesi nedeniyle bedelini ödemediğini, katılanların bankaya olan 50.000 TL borçlarını kendisinin ödediğini savunduğunun anlaşılması karşısında; gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi ve sanığın somut olayda suç kastının bulunup bulunmadığının tespiti açısından; söz konusu arsa üzerinde inşaata başlanıp başlanmadığı, sanığın inşaat yapımı amacıyla katılanlardan teslim aldığı arsa üzerinde hangi gerekçelerle inşaat yapımına başlamadığı, eğer inşaat yapımına başlanmış ise vaat edilen dairelerin katılanlara verilip verilmediği, söz konusu arsanın sanığa devredilmesinden sonra üçüncü bir kişiye satılıp satılmadığı veya üzerinde daire yapılmış ise bu dairelerin başka kişilere satılıp satılmadığı, eğer başka bir kişiye devredilmiş ise bu kişinin tespit edilerek ifadesine başvurulması, sanığın savunmalarında katılanlara ait banka borcu olan 50000 TL bedeli ödediğini iddia ettiği anlaşılmakla; sanık tarafından katılanların banka borcunun ödenip ödenmediğinin tespit edilmesi, sanığın katılanlara verdiği 230.000 TL bedelli çekin hangi gerekçelerle ödenmediğinin belirlenebilmesi amacıyla ilgili banka ile yazışma yapılarak sanık tarafından ödemeden men talimatının verilip verilmediğinin araştırılması, söz konusu arsanın sanığa tapuda devredilmiş olduğu sabit olmakla; sanığın bunun karşılığında katılanlara herhangi bir ödemede bulunup bulunmadığı, bu anlamda sanığın haksız menfaat temin edip etmediğinin tespiti, müttehhait olduğu sabit olan sanığın, bu şekilde başka kişikere karşı da aynı şekilde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıp, vaat ettiği daireleri vermemesi şeklinde eylemler sergileyip sergilemediğinin tespitinden sonra toplanan bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.