Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5804 E. 2014/18766 K. 12.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5804
KARAR NO : 2014/18766
KARAR TARİHİ : 12.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/64225
MAHKEMESİ : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/11/2010
NUMARASI : 2010/136 (E) ve 2010/391 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Karataş ilçesi Bahçe Beldesi’nde oturan ve çiftçilik yapan sanığın, 28.11.2008 tarihinde Karataş İlçe Tarım Müdürlüğü’ne müracaat ederek çiftçi kayıt sistemine kaydının yapılmasını sağladığı, … ve … parsellere pamuk ektiğini beyan ederek destekleme primi talep ettiği, bunun sonucunda bu parseller nedeniyle sanığa 4.519,727 TL destekleme primi ödendiği, destekleme priminin 18.05.2009 tarihinde sanığın Ziraat Bankası Karataş Şubesi’ndeki hesabına yatırıldığı, kolluğa yapılan ihbarda Bahçe Beldesi’nde oturan birçok kişinin ürün ekmedikleri halde gerçeğe aykırı belgeler ile destekleme primi aldığının bildirilmesi üzerine kolluk görevlilerince 03.07.2009 ve 04.07.2009 tarihinde mahallinde bir ziraat mühendisi ile birlikte inceleme yapıldığı, parsellerin susuz olduğunun, 2008 yılında pamuk ekimi yapıldığına dair pamuk sapı, pamuk kozası ve pamuk kökü olmadığının tespit edildiği, ASTER uydusundan alınan 19.6.2008 tarihli fotoğrafa göre bu parsellere birinci ekimde pamuk ürünü ekilmiş olması halinde parsellerin yeşil renkte olması gerektiği halde parsellerin mor renkli olduğu, bunun da bu parsellere herhangi bir ürün ekilmediğini gösterdiği, sanığın bu şekilde gerçekleşen eyleminin kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçunu oluşturduğu iddia edilen olayda, sanığın savunmasında söz konusu parsellere pamuk ektiğini belirtmesi ve 2008 yılına dair başka parsellerde de pamuk ekimi yaptığına dair bildirimde bulunduğunun anlaşılması karşısında, maddi gerçeğin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açığa çıkarılması bakımından, belirtilen parsellerden kendi hissesine düşen miktarın tespit edilmesi, bölgede pamuk ekim tarihi ve gelişimi de esas alınarak uzman bilirkişiler marifetiyle değişik tarihlerdeki uydu fotoğrafları üzerinden karşılaştırma yapılarak hatta sanığın ektiğini iddia ettiği diğer parsellerin görüntüleri ile de karşılaştırma yapılarak rapor aldırılması, ilk görgü ve tespitleri yapan teknik personelin tanık olarak dinlenmesi, nihayet 2008 yılında bildirdiği diğer parsellerle birlikte fiilen ektiği pamuk miktarından daha fazla pamuk elde etme imkanı bulunup bulunmadığı hususunun tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.