Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5782 E. 2014/21430 K. 17.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5782
KARAR NO : 2014/21430
KARAR TARİHİ : 17.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/132805
MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/11/2010
NUMARASI : 2010/132 (E) ve 2010/277 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmaması, güvenlik tedbirleri ceza mahkumiyetinin kanuni sonucu olup infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülerek bozma nedeni yapılmamıştır.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın, katılanın imzasını taklit ederek onu ciranta göstermek suretiyle sahte bono tanzim edip aleyhine icra takibi yaptığı, katılanın hukuk mahkemesine dava açarak imzanın kendisine ait olmamasından bahisle icra takibini iptal ettirdiği, alınan kriminal raporda da ciranta imzası ve yazıların katılana ait olmadığının anlaşıldığı, sanığın bu şekilde resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği ve nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs ettiği iddia edilen somut olayda; sanık A. T..’un savunmasında: suçlamayı kabul etmediği, emlak işi yaptığını, kendisi gibi emekli olup ucuz emlak bulduğunda kendisine aracılık yapan emekli öğretmen H. S..i’nin zaman zaman iş getirdiğini, suça konu işi de H. S..’nin gertirdiğini, mülk sahiplerinin mülkte hissedar olduklarını hastaları olduğunu ve acil paraya ihtiyaçları olduğunu malın Şirinyer’de olduğunu ve malın değerini söylediğini, kendisinin de parayı verdiğini, aradan bir süre geçtikten sonra taşınmazın ne olduğunu sorduğunu, hastaları olduğu için mal sahiplerinin parayı harcadığını ancak elinde senetleri olduğunu söylediğini, kendisinin de senetleri aldığını, avukatı ile görüştüğünü ve takibe verdiğini açıklaması, sanığın savunmasını doğrular şekilde tanık H. S..’nin de ifadesinde; suça konu senedi kendisinin sanığa katılandan alıp verdiğini belirtmesi, sanığın katılanı kandırıcı nitelikte hileli hareketlerde bulunup kadıracak şekilde yüz yüze görüşmelerinin bulunmaması karşısında; atılı dolandırıcılık suçunun ne şekilde oluştuğunun denetime elverecek sekilde açıklanmadan, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.