YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5755
KARAR NO : 2014/21560
KARAR TARİHİ : 18.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/121581
MAHKEMESİ : İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2010
NUMARASI : 2008/164 (E) ve 2010/82 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Gerekçeli karar başlığında katılan O.. K..’ın müşteki olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir hata olarak değerlendirilmiştir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aldığı mal karşılığında 30.09.2005 yer ve tarihli 8000TL bedelli çeki, daha önce hazırlatıp başkasına imzalatarak iş yerine gelen daha önce de alışveriş yaptığı katılana verdiği, böylece nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda ;
Katılanın, 07.10.2008 tarihli celsede “… suça konu çekten önce ben gene sanığa mal vermiştim. Sanık telefonla çeki gelip işyerinden alabileceğimi bildirmişti. Bende bizzat sanığın işyerine gidip suça konu çek işyerinde kardeşi Cemal Kutluk’tan düzenlenmiş ve imzalanmış olarak yani hazır olarak almıştım”,19.06.2009 tarihli beyanında ise “suç tarihinde sanık kardeşi C.K.. ile birlikte iş yapmaktaydı. Suça konu çek dükkanımda bizzat huzurdaki sanık tarafından bana hazır olarak verilmişti. Verdiği sırada kardeşi C. K.. da vardı…” şeklinde beyanlarda bulunduğu ve mahkemece çekin, sanığın iş yerine gelen daha önce de alışveriş yaptığı katılana kardeşi C. K.. vasıtasıyla verdiğinin kabul edilmesi karşısında; önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağı cihetiyle, maddi gerçeğin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açığa çıkarılması bakımından, katılanın beyanları arasındaki çelişkinin giderilerek çekin malın tesliminden sonra mı yoksa teslimi sırasında mı verildiğinin açıklığa kavuşturularak malın ne zaman verildiğinin tespiti, gerektiğinde adı geçen Cemal Kutluk’un tanık olarak dinlenilmesi ve haksız menfaatin elde edildiği tarihe göre suç tarihinin kesin olarak belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (i) ve (k )bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin TCK’nın 158/1-f. son maddesi gereğince temel ceza belirlenirken doğrudan haksız elde olunan yararın iki katı adli para cezası belirlenmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.