YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5641
KARAR NO : 2014/21389
KARAR TARİHİ : 16.12.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/305582
MAHKEMESİ : Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 31/05/2011
NUMARASI : 2010/445 (E) ve 2011/188 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1- Sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın yokluğunda verilip, 08/08/2011 tarihinde tebliğ olunan 31/05/2011 tarihli mahkumiyet hükmüne yönelik, yasal süresi geçtikten sonra yaptığı, 21/09/2011 havale tarihli dilekçesi ile vaki temyiz talebinin, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2- O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Somut olayda; Türkiye Köy ve Mahalle Muhtarları Sendikası başkanı olan sanığın, İnegöl’e gidip katılandan fidan almak istediği, sendika olarak köylere fidan dikme konusunda yardım edeceklerini söyleyip 120.000,00 TL değerinde fidan aldığı, karşılığında da sendikanın kaşesinin basılı olduğu 25/04/2009 ödeme tarihli, 54.900 TL bedelli, 25/05/2009 ödeme tarihli, 14.000 TL bedelli ve 05/05/2009 ödeme tarihli, 50.500 TL bedelli senetleri imzalayıp verdiği, ancak senet bedellerini ödemediği ve ortadan kaybolduğu anlaşılmakla; Türkiye Köy ve Mahalle Muhtarları Sendikası’nın 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesi kapsamında kamu kurum ve kuruluşu, kamu meslek kuruluşu, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliği olarak kabul edilemeyeceği ve eylemin aynı kanunun 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/12/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.