Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5614 E. 2014/21347 K. 16.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5614
KARAR NO : 2014/21347
KARAR TARİHİ : 16.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/304979
MAHKEMESİ : Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/03/2011
NUMARASI : 2010/194 (E) ve 2011/144 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Somut olayda; şikayetçiye ait … Tekstil isimli iş yerine giden sanığın, kendisini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı teftiş müfettişi olarak tanıttığı ve daha önce atıldığı Sosyal
Sigortalar Kurumu Sigorta İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğü’ne ait kimlik kartını göstererek iş yerini kontrol edeceğini söylediği, iş yerini gezdikten sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı başlıklı bir tutanak düzenleyerek şikayetçiye verdiği ve işyerinden ayrıldığı, 15 gün sonra şikayetçiyi telefonla arayarak düzenlediği tutanağın karşılığında vermiş olduğu hesap numarasına 1.000 TL yatırmasını istediği, şikayetçinin de sanığın verdiği hesap numarasına 150 TL yatırdığı, ancak durumdan şüphelenerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı aradığı, söz konusu isimde bir müfettişin olmadığını öğrenince emniyete müracaat ederek şikayetçi olduğu, sanığın yeniden para istemek için kendisini araması üzerine, sanığa randevu vererek iş yerine davet ettiği, bu arada emniyete de haber verdiği, emniyet görevlilerinin tertibat alarak sanığa verilecek paranın seri numaralarını ve fotokopilerini aldığı, şikayetçinin seri numaraları ve fotokopileri alınmış parayı sanık geldiğinde sanığa verdiği, sanığın iş yerinden ayrıldığı sırada polisler tarafından yakalandığı anlaşılmakla; sanığın eylemini gerçekleştirirken kamu kurumu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın maddi varlıkları sayılan İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğü’ne ait kimlik kartı ve İş Teftiş Kurulu Başkanlığı başlıklı tutanak kullanması karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde düzenlenen “kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle aynı kanunun 157/1. maddesi gereğince mahkumiyet hükmü kurulması,
Kabule göre de;
Hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 16/12/2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.