Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5586 E. 2014/21190 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5586
KARAR NO : 2014/21190
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/302821
MAHKEMESİ : Düzce Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/03/2011
NUMARASI : 2010/335 (E) ve 2011/50 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanık Y.. S..’ın, 2022 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık maaşı alan eşi F. S..’ın 01.02.2010 tarihinde vefat etmesine rağmen, eşinin bu durumunu nüfus müdürlüğüne bildirmeyerek 11.03.2010 günü saat 10:13’te F. S.. adına yatan 889,95 TL yaşlılık aylığını Cumayeri PTT Müdürlüğü’nden çektiği, kurum görevlilerinin durumu fark etmeleri üzerine aldığı parayı aynı gün PTT Müdürlüğü’ne iade ettiği, ancak aynı tarihte bu kez saat 14:50’de yaşlılık aylığını Gümüşova PTT Müdürlüğü’nden tekrar çekmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Sanığın, eşinin ölümünden sadece bir ay sonra yatırılmış olan maaşı çekmiş olması, 15.06.2010 tarihli tutanaktan da anlaşılacağı üzere F. S..’ın 01.02.2010 tarihinde öldüğünü bilen ve 10 gün içerisinde nüfus müdürlüğüne ölüm olayını bildirme yükümlülüğü altında bulunan köy muhtarının bu zorunluluğa uymayarak bildirim yapmaması, Cumayeri’nden çekilen paranın PTT görevlilerin uyarısıyla iade edilmesi üzerine Gümüşova PTT Müdürlüğü’ne yapmış olduğu başvuru üzerine kurum tarafından itirazı kaydıyla ödeme yapılmış olmasından da anlaşılacağı üzere, F. S..’ın öldüğünün haricen tespit edilmesine rağmen ödeme yapılmış olması karşısında, denetim ve bildirim yükümlülüğü bulunan görevli memurlarının hataları ve ihmalleri sonucunda paranın çekilmiş olması nedeniyle dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine, yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
2-TCK’nın 158/1-e-son maddesine göre birim gün adli para cezasının, aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, elde edilen haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde en az 89 gün üzerinden belirlenmesi gerekirken, 45 gün olarak tayin edilmesi,
3-5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan haklardan, sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, altsoyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c. maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326. maddesi gereğince sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının gözetilmesine, 15.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.