Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5569 E. 2014/21456 K. 17.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5569
KARAR NO : 2014/21456
KARAR TARİHİ : 17.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/133457
MAHKEMESİ : Dikili Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/12/2010
NUMARASI : 2010/17 (E) ve 2010/443 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı,veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Katılanın, yurtdışında ikamet etmesi nedeniyle Eskişehir ilinde bulunan taşınmazlarını satma konusunda, kardeşinin eşi olan sanığa 09.08.2004 tarihinde vekaletname verdiği, sanığın vekaletnameye istinaden 18.08.2004 tarihinde katılanın 1/3 hissesinin bulunduğu taşınmazı tapu kaydına göre 3.514 TL karşılığında sattığı ancak satış yaptığını katılana 2007 yılında haber vererek arsa satış miktarı olduğunu söylediği 1.000 TL’yi katılana verdiği, katılanın yaptığı araştırmada, satışın üç yıl gerçekleştiğini ve arsanın kendisine ödenen miktardan daha yüksek fiyata satıldığını öğrendiği, bu suretle sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
1- Sanık ile katılan arasında ticaret veya hizmet ilişkisi bulunmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 155/1 maddesi gereğince güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurularak fazla ceza tayin edilmesi,
2- Kabule göre de; hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
3- Fiili işlediği tarihte altmış beş yaşını ikmal etmiş olup daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş bulunan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK.nun 50/3.maddesi uyarınca, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğuna uyulmaması,
4- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06.04.2010 tarih ve 2010/4-71 Esas, 2010/76 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi; 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesiyle, bir infaz kurumu haline getirilip, sadece hapis cezasıyla sınırlı olarak kabul edilen ertelemede, maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkemece bir yıldan az üç yıldan fazla olmamak üzere deneme süresinin belirlenmesi zorunlu olup, bu sürenin belirlenmemesi veya eksik belirlenmesinin, aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği ve denetim süresinin mahkûm olunan hapis cezası süresinden az olamayacak şekilde belirlenmesi gerektiğinden hareketle, somut olayda anılan emredici düzenlemeye aykırı olacak şekilde, mahkemece sonuç olarak 10 hapis cezası verilen sanık hakkında 1 yıl denetim süresi belirlenmesi gerekirken 10 ay denetim süresi belirlenmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.