YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5566
KARAR NO : 2014/21490
KARAR TARİHİ : 17.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/130822
MAHKEMESİ : Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/11/2010
NUMARASI : 2010/257 (E) ve 2010/385 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın158. maddenin İkinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu,onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak,başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir. Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için,suç konusunun resmi nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün,yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir. Bu iddia yapıldığında,o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı,yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir.
Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı….Başsavcısına,…kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının,Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin,belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza,failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi,basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Sanığın, otobüs yolculuğu sırasında tanıştığı katılana kendisini Başbakanlık Avrupa Birliği Portekiz Masası Şefi olarak tanıttığı, yolculuk sırasında aralarında yakınlaşma olması nedeniyle birbirlerine telefon numaralarını verdikleri, sanığın ertesi gün katılanı arayarak niyetinin ciddi olduğunu söylediği, birkaç kez görüştükten sonra katılana evlenme teklif ettiği, daha sonraki gün arkadaşının annesinin öldüğünü, ona yardım etmesi gerektiğini söyleyerek katılandan 1.000 TL istediği, katılanın sanığa güvenerek parayı verdiği, bu olaydan sonra 18.09.2009 tarihinde arkadaşının annesinin acısına dayanamayıp intihar ettiğini, cenazesini almaya gittiğini, defin işlemleri için 2.500 TL para istediği, sanığa güvenen katılanın bu parayı da sanığa verdiği, sanığın sıklıkla on-onbeş gün ortadan kaybolduğu, katılan sorduğunda iş amacıyla Portekiz’e gittiğini söylediği, sanığın 19.10.2009 tarihinde ölen arkadaşının ev kredisi çektiğini, krediye kendisinin kefil olduğunu, borcu ödemek için 3.500 TL ihtiyacı olduğunu söylediği, katılanın bu parayı da sanığa verdiği, sanığın katılanın erkek kardeşlerine iş bulabileceğini söyleyerek çeşitli belgeler ile sınava giriş için 275 TL para istediği, katılanın kendisine inanmasını sağlamak için Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’na ait Devlet Personel Başkanı M.T… imzalı kendi düzenlediği işe alımın yapılmış olduğuna dair sahte belgeyi katılana verdiği, sanığın bu suretle kamu görevlileri nezdinde hatırı sayıldığından bahisle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia ediliği olayda;
1- Sanığın üzerine atılı basit dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Sanığın, kendisini Başbakanlık kurumunda çalışan görevli olarak tanıtması ve bu şekilde menfaat temin etmesi nedeniyle, sanık hakkında basit dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın, hileli davranışlarla birden fazla kez menfaat temin etmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Sanığın, sahte olarak tanzim ettiği belgeyi katılana güven tesisi amacıyla verdiği ve sanığın üzerine atılı suçu kabul ettiği anlaşılmakla, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığından orjinal bir belge aslı getirtilerek, suça konu belge ile birlikte kriminal incelemeye gönderilmesi ve suça konu belgenin aldatıcılık özelliğinin bulunup bulunmadığının tespiti ile sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin, eksik incelemeyle sanığın beraatine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.