YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5565
KARAR NO : 2014/21455
KARAR TARİHİ : 17.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/126377
MAHKEMESİ : İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/11/2010
NUMARASI : 2010/92 (E) ve 2010/423 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Yaşın küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, ayyaşlık veya bunlara benzer durumlarda bulunma dolayısıyla, fiil ve hareketlerin saikini ve sonuçlarını doğru olarak algılayamayan kişilerin dolandırılması, TCK’nın 158/1-c bendiyle ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir. Algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle kişilerin aldatılması daha kolaydır. Algılama, duyu organları aracılığıyla, olay, nesne ve ilişkileri birbirinden ayırt etme demektir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, uyuşturucu etkisinde bulunma ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olan kişilerin aldatılması suçun konusudur. Mağdurda zayıf da olsa bir irade, zayıflamış bilinç var olmalıdır. Akla uygun davranma demek, belli bir olay karşısında normal insanlardan çoğunun izleyeceği davranışa uygun hareket etmek demektir. Hâkim, somut olayın mahiyetini, kişinin içerisinde yaşadığı sosyal çevreyi, gelişme derecesini, muhakeme ve fikrî becerisini göz önünde tutarak değerlendirme yapacaktır. Algılama yeteneğinin çok zayıf olması veya hiç olmaması halinde, aldatılması gereken bir irade söz konusu olmayacağından dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyeceğinden hırsızlık suçu söz konusu olacaktır. Ceza sorumluluğu olmayan 12 yaşını bitirmemiş çocukların ve tam akıl hastalarının yaptıkları
hareketlerin anlam ve sonuçlarını bilemeyeceklerinden, aldatılmalarından ve dolandırılmalarından bahsedilemez. 12 yaşını tamamlayıp 15 yaşını tamamlamayan çocukların algılama yeteneklerinin bulunup bulunmadığı araştırılarak,bulunmaması halinde eylem,hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Fail, bilerek mağdura uyuşturucu madde vererek veya sarhoş ederek onun algılama yeteneğini azaltmış ise ve oluşturulan bu zayıflık anında mal alınmışa eylem, TCK’nın 148/3 kapsamında mefruz cebir kapsamında değerlendirileceğinden yağma suçunu oluşturacaktır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, şizofren hastası olması nedeniyle %80 oranında iş gücü kaybı bulunan katılan E.. Ç.. ile arkadaşlık kurduğu, katılan adına bankadan kredi kartı çıkartıp çok paralarının olacağını söylediği, sanığa güvenen katılanın ikna olarak, sanığın getirdiği belgeleri imzaladığı, ayrıca katılanın N.G.S. İsimli işyerinde orta düzey yönetici olarak görev yaptığına ilişkin sahte belge düzenlendiği, bu belgenin altında N.G.S. yetkilisi olarak sanık ve H. G..isimli şahsın imzalarının bulunduğu, bu belgeler ile bankaya başvurulması sonucu katılan adına iki ayrı bankadan kredi kartı düzenlendiği, sanığın bu kredi kartlarından kendisine cep telefonları aldırdığı, katılandan para istemesi üzerine katılanın kartlardan para çekerek sanığa verdiği, bu suretle sanığın katılanın algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak ve bankayı araç olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Katılan E.. Ç..’ın ifadesinde, sanığın kendisine üç adet cep telefonu aldırdığını beyan etmesi nedeniyle, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak, iki karta ait hesap ekstrelerinin getirtilerek, katılanın iddiasında beyan ettiği cep telefonu alışverişinin doğruluğunun araştırılması, bu telefonların IMEI numaraları belirlenerek kim tarafından kullanıldığının tespiti, sanığın ifadesinde, katılanın araç kiralaması nedeniyle kendisine 1.500 TL borcu olduğunu beyan etmesi nedeniyle, katılan E.. Ç..’ın araç kiralama için gerekli ehliyetinin bulunup bulunmadığının araştırılması, şikayetçinin algılama yeteneğinin tespiti için hastaneye sevk edilerek rapor alınması, vesayetine ilişkin belgenin mahkemesinden getirtilmesi, buna göre sanığın akıl hastası olup olmadığının tespitinden sonra eylemin hırsızlık suçunu oluşturup oluşturmayacağı hususunun karar yerinde tartışılması, N.G.S. İsimli firma yetkilisi H. G..’ın konuya ilişkin tanık sıfatıyla ifadesinin alınması, katılan E.. Ç..’a sahte olduğu iddia edilen belge gösterilerek, bu belgenin ne şekilde düzenlendiğinin sorulması ile tüm belge ve deliller toplandıktan sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve tespiti gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde eksik araştırmayla üzerine atılı suçlardan beraat kararı verilmesi,
2-İzmir 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararında, katılan E.. Ç..’a yönelik 5237 sayılı TCK’nın 158/1-c ve f bentlerinin uygulanma ihtimalinin belirtildiği, Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 28.12.2009 tarihli 2009/15040 karar sayılı kararında İzmir 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararındaki gerekçeye göre, Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevli kılındığı gözetilmeksizin, katılan E.. Ç..’a yönelik dolandırıcılık suçu hakkında hüküm kurulmaması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.