YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5515
KARAR NO : 2014/21258
KARAR TARİHİ : 16.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/95567
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/09/2010
NUMARASI : 2008/450 (E) ve 2010/389 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık K.. K..’un yetkilisi olduğu…. Kitap Yayın Pazarlama Sanayi Ltd. Şti adına katılan E.. H.. A.Ş. ile yapmış olduğu 27.10.2005 tarihli faktoring sözleşmesine istinaden şirkete ciro edip verdiği İş Bankası … Şubesine ait, keşidecisi H. Ç.. olan 12 Aralık 2006 keşide tarihli, 25.000 TL bedelli çekin bankaya ibrazında ödemeden men talimatı nedeniyle arkasının yazıldığı, suça konu çek ile ilgili çek keşidecisi hakkında İstanbul 8. İcra Müdürlüğünün 2006/17399 sayılı dosyasından yapılan icra takibine çek keşidecisi H. Ç.. tarafından yapılan itiraz üzerine İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/1099 sayılı dosyasından yapılan yargılama sırasında çek üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olunan 30 Nisan 2007 tarihli bilirkişi raporuna göre çekteki keşideci imzasının H. Ç..’nün eli ürünü olmadığının tespit olunduğu ve mahkemenin 08.05.2007 tarih ve 2007/467 karar sayılı kararı ile takibin durdurulmasına karar verildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, çek keşidecisi H. Ç..’nün suça konu çeki boş olarak kaybettiğini, herhangi bir kimseye vermediğini beyan ettiği, sanığın ise çeki H. Ç..’den olan alacağına karşılık bu kişi adına N.O.. isimli şahıstan aldığını beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi için,
1-Resmi evrakta sahtecilik suçunda, sahte olduğu iddia olunan belgenin aldatma niteliğinin bulunup bulunmadığının takdiri mahkemeye ait olup, duruşmaya çek getirtilerek ayrıntılı incelemesinin yapılması, çekteki sahteliğin ne şekilde yapıldığına ve aldatma özelliği olup olmadığına dair tespit yapılması,
çekteki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığı hususunun tespiti için sanığın yazı ve imza örnekleri alınarak, çek üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeyerek, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Dolandırıcılık suçu açısından, sanığın suça konu çekin keşidecisi olan H. Ç..’ye kitap sattığını, çeki de kendisine H. Ç.. adına N. O..’ın teslim ettiğini belirtmesi ve dosya içerisinde N. O..’ın kimlik fotokopisinin bulunması ile sanık müdafii tarafından dosyaya ibraz edilen faturaların sanığın yetkilisi olduğu … Kitap Ltd. Şti tarafından H. Ç..’nün sahibi olduğu …. Kitabevi adına düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilebilmesi bakımından, N.O.. isimli şahsın adresinin tespit edilip tanık sıfatı ile beyanı alınıp, sanığın yetkilisi olduğu şirketin defter ve belgeleri ile keşideci H. Ç..’nün sahibi olduğu .. Kitabevi isimli işyerinin defter ve belgeleri incelenerek dosyaya ibraz edilen faturaların işyerlerinin yasal defterlerine kayıtlı olup olmadığı da araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeyerek, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.