YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5475
KARAR NO : 2014/21125
KARAR TARİHİ : 15.12.2014
Tebliğname No : 15 – 2011/314303
MAHKEMESİ : Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2011
NUMARASI : 2009/42 (E) ve 2011/127 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıkların suç tarihinde evli oldukları, ekonomik sıkıntı yaşamaları nedeniyle komşuları olan A. Ç..’ın kredi kartını ve buna ait şifreyi onun rızası dahilinde aldıkları, bu kartı bir süre kullandıkları, olay günü kiraladıkları araçla Kastamonu istikametine doğru yola çıktıkları, yakıtlarının azalmış olması nedeniyle mağdurun sahibi olduğu ve tanık Fikret’in de eleman olarak çalıştığı akaryakıt istasyonuna girdikleri, aracı akaryakıt pompa makinesinin yanına çektikten sonra tanık Fikret’in, sanık Erkan’ın talebi üzerine … plaka sayılı araca akaryakıt doldurmaya başladığı, bu arada istasyon yetkilisi olan tanık Yusuf’un sanıklara çay ikram ettiği, sanık Erkan’ın çay içmesi sırasında akaryakıt doldurma işinin tamamlandığı, tanık Fikret’in işlemin tamam olduğunu belirtmesi üzerine hesabın ödenmesi amacıyla sanık Erkan’ın, A.Ç..’ın HSBC bankasına ait kredi kartını vererek hesabın karttan alınmasını istediği, bu arada, ilk defa bu istasyona gelmesine rağmen güven sağlamak amacıyla, oranın daimi müşterisi olduğunu, orada olmayan diğer görevlinin kendisini tanıdığı yönünde beyanlarda bulunduğu ve verdiği kredi kartından ödemeyi yapacağını bildirerek tanığa kartın şifresini dahi söyleyip kartı teslim ettikten sonra tanık Fikret’e arabayı arkaya çekeceğini ve biraz dinleneceğini söylediği, bu arada sanık Başak’ın aracın içinde oturmuş olduğu, kredi kartını eline alan tanık Fikret’in kendisinde oluşan bu güven duygusu ile pos makinesinin başına gittiği, 100 TL’yi karttan çekmeye çalıştığı, bakiyenin yetersiz olması nedeniyle çekim yapılamadığı, tanığın dışarı çakarak durumu sanığa bildirmek istediği sırada, sanık Erkan’ın araçla olay yerinden uzaklaştığının görüldüğü, durumun kolluğa haber verilmesi üzerine sanıkların başka bir yerde yakalandıkları, böylece sanıkların bankanın maddi varlığı olan kredi kartını kullanarak nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık B.. D.. (Köse) hakkında verilen beraat kararına yönelik olarak vekalet ücreti talebiyle sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesinde;
Sanık müdafiinin vekaletnamesi dosyada bulunmasa da, baştan itibaren sanığın müdafiiliğini üstlendiği ve duruşmalara katıldığı dikkate alınarak tebliğnamedeki onama düşüncesine iştirak edilmemiştir.
1136 sayılı Kanun’un 168. ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinin 5. fıkrası uyarınca, beraat eden ve kendisini vekille temsil ettiren sanık lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün ilgili kısmına “sanıkların kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 2.200 TL vekalet ücretinin katılandan alınarak sanığa verilmesine” fıkrasının eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-Sanık E.. K.. hakkında verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık tarafından katılanın dolandırılması amacıyla limiti olmayan bir kredi kartı verilmiş ise de, söz konusu kartın geçerli olması, sanık tarafından kartın verilmesinden önce ve sonra başkaca hileli hareketler yapılarak olay yerinden uzaklaşılmış olması, bu nedenle bankanın maddi varlığının kullanıldığından bahsedilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, eylemin TCK’nın 157/1. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurularak fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.