Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5432 E. 2014/21168 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5432
KARAR NO : 2014/21168
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/291883
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 24. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2011
NUMARASI : 2008/622 (E) ve 2011/22 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bitkisel ürünlerin satış ve pazarlamasını yapan tanık Serdar’ın yanında çalışan sanık Selahattin’in, tanık Serdar’ın arkadaşı olan katılan Ekrem ile tanıştığı, sanığın, katılana bazı projeleri olduğunu, kısa sürede büyük para kazanabileceğini, 15.000 TL vermesi halinde yılda 100.000 TL kazandırabileceğini vaadederek katılandan bu miktarda parayı aldıktan sonra ortadan kaybolduğu, katılanın araştırmalarına rağmen sanığı bulamadığı, verdiği telefonların da doğru olmadığı, bu şekilde sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği iddia olunan somut olayda ;
1-Sanığın savunmasında projeleri yapmak için katılandan para aldığını ancak ürünleri satamadığını, katılandan aldığı parayı da iade edemediğini, katılanın, para alırken vermiş olduğu toplamda 95.000 TL’lik senetlerin bedelini istediğini, bu nedenle ödeme yapamadığını beyan etmesi, katılanın da, kar edeceği düşüncesiyle sanığa borç para vermesi ve sanıktan almış olduğu senetleri imha ettiğini beyan etmesi karşısında, mevcut delil durumuna göre sanığın, dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği, olayın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu anlaşıldığından beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de ;
2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 30 gün olarak tayin edilmesi,
3-Sanık hakkındaki kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenmesine rağmen, TCK’nın 53/4. maddesine aykırı olacak şekilde aynı maddenin birinci fıkrasında hak yoksunluklarına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.