Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5350 E. 2014/21114 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5350
KARAR NO : 2014/21114
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2013/13121
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/09/2011
NUMARASI : 2008/489 (E) ve 2011/280 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması,malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Avukat olan sanığın, İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin vekili olduğu, şirketin alacakları ile ilgili olarak ahz-u kabz yetkisi bulunmamasına rağmen, şirkete elektrik borcu olan kişilerden şirketin bilgisi ve icra dosyası dışında haricen para aldıktan sonra söz konusu paraları şirkete iade etmeyerek uhdesinde tuttuğu, şirketin, katılanlardan elektrik borçlarını ödemelerini tekrar isteyince durumun ortaya çıktığı, bu kişilerin elektrikleri kesildiği gibi katılan şirkete yeniden ödeme yapmak zorunda kaldıkları, sanığın suçlamaları kabul ettiği, böylece sanığın, elektrik borcuna mahsuben katılanlardan para toplayarak şirkete göndermeyip uhdesinde tutmak suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, dosya içeriğinde bulunan vekaletnameye göre, sanığın, şirketi temsile yetkisi bulunduğu halde, şirket adına para tahsil etme yetkisinin bulunmadığı, sanık ve katılan şirket ile mahkeme tarafından da,böyle bir yetkinin bulunmadığının kabul edildiği, buna göre sanığın, yetkisi bulunmadığı halde, kendisinin yetkili olduğunu söyleyerek, şirkete olan borçların ödenmesi için alındığını belirterek katılanlardan değişik tarihlerde paralar alıp bu paralar, katılanların borçlarına mahsuben şirkete iade etmediği, katılanların da, katılan elektrik idaresine yeniden ödeme yapmak zorunda kaldıkları, bu şekilde katılanları ayrı ayrı zarara uğrattığı dikkate alınarak, sanığın hileli hareketlerle katılanları kandırıp haksız menfaat temin etmek suretiyle katılan sayısınca dolandırıcılık suçunu işlediği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle katılan şirkete karşı hizmet nedeniyle güveni kullanmak suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, katılan şirket vekilinin ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.