Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5330 E. 2014/21215 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5330
KARAR NO : 2014/21215
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/285909
MAHKEMESİ : Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/07/2011
NUMARASI : 2010/246 (E) ve 2011/309 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, tanık A.. U..’a Gürcistan’da büyük bir inşaat şirketinde ağabeyi M. Y..’ın şef olduğunu, Türkiye’den işçi alınacağını, gitmek isteyen kişilere yardımcı olabileceğini söylediği, tanık Ali’nin bu durumu katılanlar Şenol ve Yılmaz’a anlattığı, birlikte sanıkla buluştukları, sanığın 350 TL para, pasaport, nüfus cüzdan fotokopisi, fotoğraf ve adli sicil belgelerinin gerekli olduğunu söylemesi üzerine, katılan Yılmaz’ın tüm belge ve parayı tanık Ali’nin yanında sanığa verdiği, diğer katılan Şenol’un para belgeleri Elit sitesinde buluşarak sanığa teslim ettiği, katılan Şenol’un işçi arandığını diğer katılan Murat’a anlattığı, katılan Murat’ın da sanık ile telefonda konuşarak anlaştığı ve istediği belgeleri APS yoluyla sanığa 11/12/2009 tarihinde gönderdiği, 350 TL’yi de sanığın verdiği hesap numarasına yatırdığı, daha sonra defalarca aradıkları halde sanığın kendilerini oyaladığı ve sonrasında telefonlara cevap vermediği, ortadan kaybolduğu olayda;
1-Sanığın ağabeyi M. Y..’ın inşaat işleriyle uğraştığını, gerçek isminin B. A.. olduğunu öğrendiği şahıs ağabey ile görüşüp Gürcistan’da bir inşaat işi için işçi götüreceklerini, bunun için bulabildiği kadar işçi bulmasını istediğini, bunu ağabeyinin kendisine söylemesi üzerine kendisinin de arkadaşı olan tanık Ali ile katılanlara durumu anlattığını, katılanlardan alınan belgeleri Birol’ ’a teslim edilmek üzere ağabeyi M.Y..’a gönderdiğini, para almadığını B.A..’ın ağabeyi aracılığıyla söylediği hesaba yatırmaları istediğini, B. A.. isimli şahıs hakkında dolandırıcılık dava açıldığını savunması, tanık M.. Y..’ın sanığın beyanı doğruladığı ve B. A.. E. Y.. ve A. A.. hakkında şikayetçi olduğunu, soruşturmanın Kdz. Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/472 soruşturma numarası üzerinden devam ettiğini beyan etmesi ve buna ilişkin belgeleri ibraz etmesi karşısında;
Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için katılan M.. K..’nın parayı yatırdığını söylediği hesap numarasının kime ait olduğu tespiti ile, sanığın ve tanık M. Y..’ın beyan ettiği Kdz. Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/472 soruşturma numaralı dosyasının akıbetinin sorulup onaylı bir örneği dosyaya getirtilerek deliller birlikte değerlendirdikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekinken eksik inceleme yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2-Sanığın tanık Ali’nin beraberliğinde katılanlar Şenol ve Yılmaz ile aynı zamanda görüşüp yurdışına işçi olarak götürme konusunda anlaşmalarının TCK’nın 43/2 maddesi kapsamında zincirleme şekilde tek suç oluşturacağı gözetilmeden sanık hakkında her iki katılana yönelik eylemi nedeniyle ayrı ayrı hüküm kurulması,
3-Sanık hakkında temel ceza tayini sırasında hürriyeti bağlayıcı cezanın alt sınırdan belirlendiği halde adli para cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesi,
4-TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/12/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.