Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5301 E. 2014/18239 K. 06.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5301
KARAR NO : 2014/18239
KARAR TARİHİ : 06.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/170116
MAHKEMESİ : İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2011
NUMARASI : 2010/311 (E) ve 2011/92 (K)
SUÇ : Nitelikli güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Katılan B. Groupama… A.Ş.’nin acentesi (01.10.2003 tarihinden itibaren) olan sanığın; sözleşme yapma ve prim tahsil etme yetkisinin kaldırıldığı, acente sözleşmesinin feshedildiği (kendi isteği üzerine) 20.01.2009 tarihi sonrasında; 24.11.2009 havale tarihli şikayet dilekçesi (Beyoğlu 17. Noterliğinin 20.08.2009 tarihli borç ihtarnamesi) içeriğine göre müşterilerden şikayetçi şirket nam ve hesabına tahsil ettiği ileri sürülen 141.383 TL’den ibaret prim bedellerini acentalık sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak katılan şirket hesabına intikal ettirmemesi eyleminin “zincirleme güveni kötüye kullanma” suçunu oluşturduğu iddia olunan somut olayda;
İzmir 21. Noterliğinin 20.01.2009 tarih ve 1814 yevmiye no’lu “fesihnamesi” içeriğine göre “acente sözleşmesinin” sanığın “isteği üzerine” feshedilmesi, Beyoğlu 17. Noterliğinin 20.08.2009 tarihli borç ihtarına göre acenta-sanığın “son ekstre borcu-mizan borç bakiyesinin” 141.383 TL olarak bildirilmesi, katılan şirket adına vekilinin 24.11.2009 tarihli şikayet dilekçesinde de “Mayıs 2009 tarihi itibariyle” borcun aynı miktar olarak belirtilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi amacına yönelik olarak 141.383 TL’den ibaret olduğu iddia edilen borcun hangi müşteri için, hangi tarihte gerçekleştirilen, hangi tür police nedeniyle nakit, çek veya senet yoluyla tahsil edilen-edilmiş olması gereken miktarların acentelik sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak katılan şirket hesaplarına aktarılmadığının acentelik sözleşmesinin 33. maddesi nazara alınarak, hem sanığın işletmesi ve hem de katılan şirketin defter, belge ve kayıtları karşılaştırmalı olarak uzman bilirkişi kuruluna incelettirilerek ayrıntılı-denetime olanaklı somut verilere dayalı rapor alınması, poliçe bedeli karşılığı olarak müşterilerden alındığı söylenen çek veya senetlerin acentelik sözleşmesinin 20. maddesi kapsamında ortaya konulması, bunların katılan şirkete verilip verilmediğinin ya da sanık tarafından icra takiplerine konu edilip tahsil edilip edilmediğinin araştırılması, özellikle acentelik sözleşmesinin 21. maddesine göre “peşin tahsilat şartına” konu müşteri ödemelerinin somut olarak (tarihleri belli olacak şekilde) belirlenmesi, bunların katılan şirkete süresinde intikal ettirilip ettirilmediğinin açıklığa kavuşturulması toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken bilirkişinin 24.12.2010 tarihli yetersiz raporuna dayanılarak eksik soruşturmayla yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 saylı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.