Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5260 E. 2014/21361 K. 16.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5260
KARAR NO : 2014/21361
KARAR TARİHİ : 16.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/131645
MAHKEMESİ : İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2010
NUMARASI : 2009/499 (E) ve 2010/448 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Katılan komşusu olan tanık H.. A..’nun çağırması üzerine evine gittiği, tanık Hidayet’in evinde iki kadının olduğu ve bu kadınlardan birinin fal baktığı, fal bakan kadının kendisine sıkıntıları olduğunu, bu sıkıntılardan kurtulması için kendi evlerine geçmelerini istedikleri, bunun üzerine hep birlikte katılanın evine geçtikleri, burada kadınlardan birinin, fal bakmak için katılanın altınlarını istediği, katılanın da altınlarını bir bez içerisinde sarılı olarak sanığa verdiği, sanığın fala baktıktan sonra altınların bulunduğu bezi katılana iade ettiği, daha sonra evden ayrıldıkları, ancak katılanın kuşkulanması üzerine kendisine iade edilen bezi kontrol ettiğinde, içerisindeki altınların çalınmış, yerine değersiz malzemelerin konulmuş olduğunu gördüğü, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçu işlediğinin iddia ve kabul olunması karşısında, eylemin temas ettiği, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 326. maddesi gereğince sonuç ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış haklarının gözetilmesine, 16.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.