YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5174
KARAR NO : 2014/20868
KARAR TARİHİ : 10.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/110206
MAHKEMESİ : Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2010
NUMARASI : 2010/199 (E) ve 2010/340 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkarsağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıklardan Muammer’in diğer sanıkların babası olduğu, her üç sanığın şikayetçinin köyüne gelerek, şikayetçiye üzerinde “canlı hayvan alım satımı yapılır, Derviş-Ş.. D..” yazılı olan kartviziti verdikleri, kendisinden küçükbaş hayvan satın almak istediklerini söyledikleri ve yaptıkları pazarlık sonucunda şikayetçiye ait 100 adet koyunu 13.000.00 TL’ye kendilerine satması konusunda anlaştıkları, sanıklardan Muammer’in aldıkları hayvanlara karşılık olarak keşide tarihi 15.08.2007 olan 15.000 TL bedelli çeki şikayetçiye verdiği ve çekin üzerindeki 15.08.2007 tarihinin vade tarihi olduğunu, bu tarihten iki gün önce gelip kendisine 13.000 TL’yi ödeyip çeki alacaklarını, gelemedikleri takdirde kendisinin çeki bankaya ibraz edip bedelini alabileceğini, bu durumda, kalan 2.000 TL’yi daha sonra kendisinden alacaklarını söyledikleri, ayrıca tanık Sefer’den de bedelini peşin ödeyerek 10 adet hayvan satın aldıkları, diğer tanık Mustafa’nın hayvanlarını ise beğenmediklerini söyledikleri ve satın aldıkları tüm hayvanlarla birlikte köyden ayrıldıkları, şikayetçinin 15.08.2007 tarihinde bahse konu çeki bankaya ibraz ettiğinde çekin karşılığının olmadığını ve çekin keşide edilmiş vaziyette çalınmış olması nedeniyle üzerinde ödeme yasağı talimatı bulunduğunu öğrendiği, bunun üzerine şikayetçinin sanıklardan Muammer’i telefonla aradığı ancak telefona cevap veren ve kendisinin Derviş olduğunu söyleyen kişinin, şikayetçiye kendisini tanımadıklarını ve kendisinden hayvan satın almadıklarını belirttiği, söz konusu çekin keşidecisi olan M.. G..’ün, çekin keşide edilmiş vaziyette işyerinden çalındığını belirttiği, sanıkların bu eylemleriyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Sanıkların aşamalardaki savunmalarında, ısrarla suçlamayı kabul etmediklerini, köye gidip katılana canlı hayvan karşılığında suça konu çeki vermediklerini beyan etmeleri ve ayrıca suça konu çekteki yazı ve imzalar ile tahrifatın sanıkların eli ürünü olup olmadığının tespitine ilişkin inceleme yapılmamış olması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi ve beyanlar arasındaki çelişkiler ile oluşan şüphenin giderilmesi bakımından, tanık Sefer’in ifadesinde geçen P. D.. isimli şahsın tanık sıfatıyla dinlenerek adı geçen tanık ile sanıkların tanışıklıkları olup olmadığının belirlenmesi ve çekin ön yüzünde keşide tarihinde yapılan tahrifat ile arka yüzündeki “H. Ö..” isimli şahsa atfen atılan imza ve yapılan cironun sanıklara ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.