YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5162
KARAR NO : 2014/20834
KARAR TARİHİ : 10.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/96881
MAHKEMESİ : Çorum 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/06/2010
NUMARASI : 2008/171 (E) ve 2010/224 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Temyiz dışı sanık Mehmet ve daha önce hakkında aynı suçtan kamu davası açılan Yakup’un parkta otururlarken birkaç gencin elinde bulunan askerlik hatıra defterini gençlerden istedikleri, şahıslarında söz konusu defteri sanıklara verdikleri, daha sonra sanıkların define dolandırıcılığı yapmak için rastgele Çorum iline geldikleri, söz konusu defterden Çorum’lu olan şikayetçi Halil ‘e ait telefon numarasını aradıkları, telefon görüşmelerinde sanık Mehmet’in kendisini yine söz konusu defterde tespit ettikleri C. B.. olarak tanıttığı ve konuşmaya başladıkları, şikayetçiye Çorum iline dayılarının geleceğini, ona yardımcı olup olamayacağını sorduğu, şikayetçi Halil’in yardımcı olmayı kabul ettiği, daha sonra şikayetçilerin sanıklar ile buluştukları, şikayetçilere bir gömünün yerini bildiklerini ve heykelleri yurt dışına çıkarmaları gerektiğini, ancak gömülerin çıkarıldıktan sonra birinde durması gerektiğini, gömülerin yaklaşık değerinin 20 milyon Euro olduğunu söyledikleri, bu olaylar sırasında Yakup’un kendisini Suphi Yıldırım, Mehmet’in ise Mahmut olarak tanıttığı, daha sonra gömüyü rastgele bir yerde aramaya başladıkları ve çukur kazdıkları, sanık Yakup’un bir bahane bularak şikayetçileri kazdıkları yerden uzaklaştırıp içerisinde sahte heykel bulunan küpü kazdıkları yere koyduğu, sanki orada bulmuş gibi şikayetçilere haber verdiği ve küpü birlikte çıkararak kırdıkları, içinden sahte heykellerin çıktığı, şikayetçilere heykellerin kendilerinde kalabileceğini, ancak yurt dışına çıkıp Kardinale ulaşmak için paraya ihtiyaçları olduğunu söyledikleri, o sırada şikayetçilerden 400TL ve 750 Amerikan doları aldıkları, sanık Mehmet’in şikayetçilerle kaldığı, Yakup’un araca binerek Ankara’ya gittiği, Ankara’dan şikayetçi Hasan’ı aradığı ve 10.000TL’ye ihtiyacı olduğunu, bu parayı bulamaması halinde gidemeyeceğini söylediği, şikayetçi Halil ve sanık Mehmet’in Ankara iline giderek 10.000 TL’yi Yakup’a verdikleri, sanık Mehmet’in Ankara’da kaldığı, daha sonra şanık Yakup’un sahte nüfus cüzdanı ile S.Y… adına banka şubesinde hesap açtırdığı, şikayetçileri arayıp paranın yetmediğini söyleyerek 20.000 TL daha istediği, ancak şikayetçilerin 16.000 TL’yi söylenen banka hesabına yatırdıkları, sanıklar istedikleri paranın şikayetçiler tarafından rahat temin edildiğini görünce, gümrükten geçirecekleri aracın gümrük vergisinin yarısına paralarını yetmediğini bahane göstererek 66.000 TL daha göndermelerini istedikleri, ancak yakalanmaktan korktukları için sanık Metin ile irtibata geçerek olayı anlattıkları ve paranın kendi hesabına yatırılıp içinde payına düşeni aldıktan sonra kendilerine vermesini istedikleri, sanığın bunu kabul etmesi üzerine şikayetçilerin 66.000 TL’yi sanığın adına banka hesabına yatırdıkları, daha sonra sanığın haklarında ek takipsizlik kararı verilen sanıklar adına nasıl açtırıldığı bilinmeyen hesaplara, kendisine ait bankamatik kartı ile havale yaparak miktarı bankamatik kartları ile çekilebilecek miktarlara indirdiği ve bu hesaplardan da bankamatik kartı ile çekerek diğer sanıklara verdiği, şikayetçi Halil’e ait telefonu arayıp kendisini C. B.. olarak tanıtan şahsın kullandığı hattın S. Y.. adına kayıtlı olduğunun tespit edildiği, yapılan soruşturmada sanığın atılı dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Hakkında aynı suçtan ayrı kamu davası açılan Yakup ve İhsan’ın, katılanları dolandırmak suretiyle elde ettikleri 66.000TL’nin sanığın İş Bankası … Şubesi’ndeki 7…. no’lu hesabına yatırıldığından bahisle sanık hakkında TCK 157/1 maddesi gereğince mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de; sanığın savunmasında, kendisine ait sadece İş Bankası… Şubesi’nde 9… no’lu hesabının bulunduğunu, suça konu edilen kendi adına açılmış İş Bankası …. Şubesi’ndeki 7… ve İş Bankası .. Şubesi’ndeki 4… no’lu hesaplardan haberinin olmadığını, bu hesapların başkaları tarafından kendi kimliği kullanılarak açılmış olduğunu, nufüs cüzdanını kaybettiğini, katılanları ve katılanları dolandıran kişileri tanımadığını beyan etmesi; ayrıca sanık müdafinin temyiz dilekçesinde, sanık adına başkalarınca açılmış olan İş Bankası.. Şubesi’ndeki 7…. no’lu hesabın sanıkla ilgisi bulunmadığını, bilirkişi incelemesine verilen belge ve işlem dosyalarının sanığa ait İşbankası… Şubesi’ndeki 97626 no’lu hesaba ait olduğunun belirtilmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması bakımından, İş Bankası… Şubesi’ne yazı yazılarak, mahkemeye gönderilen belgelerin suçta kullanılan 7… no’lu hesaba ait olup olmadığının belirlenmesi, bu hesaba ait olmadığının tespiti halinde, banka şubesinden suçta kullanılan banka hesabının açılması esnasında, hesap sahibi tarafından imzalanan evrakın istenilmesi ve bu imzaların sanığa ait olup olmadığına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de; temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler gözetilerek, aynı Kanun’un 3/1. maddesi gereğince, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde suçun işleniş biçimi, işlendiği yer ve zaman, suç konusunun önemi, meydana gelen zararın ağırlığı, sanığın kusurunun yoğunluğu, maddede öngörülen cezanın alt sınırı da nazara alınmak suretiyle, adalet, hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçe ile fiilin ağırlığıyla orantılı olmayacak şekilde, adli sicil kaydına göre sabıkası bulunmayan sanık hakkında asgari haddin çok üzerinde temel ceza tayin edilerek teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle fazla ceza tayini,
3-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.