Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5148 E. 2014/21480 K. 17.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5148
KARAR NO : 2014/21480
KARAR TARİHİ : 17.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/147459
MAHKEMESİ : Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 17/12/2010
NUMARASI : 2010/78 (E) ve 2010/470 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için,ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir.Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Finansbank … Şubesinde bulunan çek hesabından verilme, 0..7 nolu çekin, hesap sahibi A. B.. tarafından 15.01.2008 tarihli 5.500-TL bedelli olarak keşide edilerek, hatır çeki olarak Ş. S.. isimli şahsa 03.01.2008 tarihinde verildiği, Ş.. S..’in çeki aldıktan birkaç gün sonra kaybetmesi üzerine, keşideci A.. B..r’e haber verdiği, ardından 10.01.2008 tarihinde Adana ilinde Polis Karakoluna müracaat ederek durumu bildirdiği, keşideci A. B..’in de bankaya ödemeden men talimatı verdiği, sanık A.. K..’ın söz konusu çeki bir şekilde ele geçirerek, daha sonra katılan A.. D..’dan satın almış olduğu Doğan marka otomobile karşılık verdiği, katılanın 18.01.2008 tarihinde çek bedelini tahsil etmek için bankaya gittiğinde, söz konusu çekin kaybolmuş çek olduğunun anlaşıldığı, sanık A.. K..’ın ortadan kaybolduğu olayda;
Sanığın suçlamayı kabul etmediğini, söz konusu çeki A. B..’in katılan A.. D..’dan satın aldığı arabaya karşılık gönderdiğini, kendisinin katılanı tanıdığını ancak her hangibir alış-verişi olmadığını belirtmesi, katılanın tüm aşamalarda kendisinden araç satın alarak suça konu çeki gönderenin sanık olduğunu belirttiği halde, hangi aracı, hangi tarihte ne şekilde sattığını belirtmeyip buna ilişkin her hangi bir belge ibraz etmemesi karşısında; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması açısından katılan yeniden dinlenilerek sanığa sattığını belirttiği, araca ilişkin herhangibir belge bulunup bulunmadığı, hangi plakalı hangi marka ve model aracı, hangi tarihte sanığa sattığı, sanığın suça konu çeki hangi tarihte verdiği, önceden doğmuş bir borç sözkonusu olup olmadığı, sorulup çek hesabı sahibi olan ve katılandan araç satın aldığı iddia edilen A. B.. ve çeki kaybettiği belirtilen Şemsi Sert’in dinlenilerek A.B..’in katılana suça konu çeki verip vermediği, vermişse sebebi sorularak elde edilecek sonuca göre, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Resmi belgede sahtecilik suçundan açılmış bir dava bulunmadığı göz önüne alınarak sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan suç duyurusunda bulunulup iddianame düzenlenmesi halinde birleştirilerek karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; 17.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.