YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5143
KARAR NO : 2014/20867
KARAR TARİHİ : 10.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/139833
MAHKEMESİ : Bursa 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2010
NUMARASI : 2009/1378 (E) ve 2010/1219 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın yokluğunda verilen 11.10.2010 tarihli kararın tebliğinde; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre adresine yapılan tebligatta, sanığın komşusunun isminin tebligata yazılmaması nedeniyle tebligatın geçersiz olduğu anlaşılmakla, sanığın 10.02.2011 tarihli eski hale getirme talebiyle birlikte yaptığı temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan temyiz incelemesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, şikayetçiler ile kültür merkezinde görüşerek, onlara iş bulacağını söylediği, şikayetçilerden kimlik fotokopileri, fotoğraf, ikametgah il muhaberi ve şikayetçi Aslan’dan 140 TL para aldığı, daha sonra buluşmak için ayrıldıkları, ancak buluşacakları yere gelmediği, sanığın bu eylemiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Şikayetçilerin aynı anda sanıkla muhatap oldukları ve her iki şikayetçinin bulunduğu ortamda hileli davranışların gerçekleştiği anlaşıldığından eylemin teselsül eden tek bir suç olduğu gözetilmeden iki ayrı suç kabuluyle uygulama yapılması,
2-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.