Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5141 E. 2014/16818 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5141
KARAR NO : 2014/16818
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/137898
MAHKEMESİ : Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/12/2010
NUMARASI : 2010/69 (E) ve 2010/535 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunun Madde 14 de,Tacir;
“(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır.” denilmektedir.
Ticaret şirketleri, aynı yasanın Madde 124 de
”(1)Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.
Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Madde 55 – Yönetim Kurulu, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır.Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.
Bu suçun oluşabilmesi için, Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Sanık A.. T..’nun K. Turistik İşletme İnşaatları Limited Şirketi isimli şirketin ortağı ve yetkilisi olduğu, diğer sanık A.. K..’nin ise bu şirketin çalışanı olduğu, sanıkların iştirak halinde baştan beri yetkilisi ve çalışanı oldukları şirketin katılan şirkete ticari alışverişlerinden dolayı olan borcunu ödememe kastı ve iradesiyle hareket ederek 31/10/2008 ödeme tarihli 14/09/2008 düzenleme tarihli, 7,500 YTL meblağlı bonoyu şirket yetkilisi olmayan sanık A.. K..’nin kefil olarak, diğer sanığın da şirket kaşesini vurup şirket yetkilisi olarak kendi imzasını atmaksızın katılan şirkete borca mahsuben verdikleri, senet borcunun ödenmemesi üzerine katılan şirket tarafından icra takibine konu edildiğin de şirket yetkilisi sanık A.. T.. tarafından icra hukuk mahkemesinde borca ve imzaya itiraz edilerek sanık A. K.’nin şirketi temsil etme yetkisinin olmadığını belirterek icra takibine itiraz ettiği iddia edilen olayda,
Sanık A.. K.. aşamalarda, “suça konu bonoyu ortağı olduğu K. Ltd. Şti’nin borcundan dolayı katılanın yetkilisi olduğu E.Ltd. Şti’ye verdiğini” sanık A. Volkan Tabakoğlu ise “yetkilisi olduğu K. Ltd. Şti’nin, E.Ltd. Şti’ye olan borcunun çek ile ödendiği ve suça konu bononun diğer sanık A.. K..’nin şahsi borcu olduğunu” savunması ve katılan tarafından başlatılan icra takibinde 05.01.2009 tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında beyanda bulunan sanık A. V. T.’nun “borcu ödeyecek gücü olmadığını ve sezon açıldığında ödeme yapacağını”
beyan etmesi karşısında; maddi gerçeğin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açığa çıkarılması bakımından, suça konu bononun hangi hukuki ilişkiden kaynaklandığının tespiti açısından, sanıkların yetkilisi ve çalışanı olduğu K. Ltd. Şti ile katılanın yetkilisi olduğu E.Ltd. Şti arasında suça konu borcun dayanağı olan alım satımı belgeleyen, satıcı ile alıcı arasında mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan şirket banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu belgeler olup olmadığı araştırılıp, sanık A.. K..’nin K. Ltd. Şti adına başkaca senet veya çek imzalayarak şirket borçları için ödeme yapıp yapmadığı da tespit edilip sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.