Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5113 E. 2014/20714 K. 09.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5113
KARAR NO : 2014/20714
KARAR TARİHİ : 09.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/99845
MAHKEMESİ : Yalova Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/11/2010
NUMARASI : 2009/227 (E) ve 2010/180 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür.
Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık A.. Y..’ın, temyiz dışı sanık S.. S.. ile cezaevinde yattıkları sırada tanışıp arkadaş oldukları, olay öncesinde sanığın Sinan’ın Yalova’daki evine gelip, tanıdığı esnafların olduğunu, ucuz ve uygun fiyatlı mallar alarak bu malları İstanbul’da karlı bir şekilde satmayı düşündüğünü söyleyip birlikte bu işi yapmayı teklif ettiği, S.. S..’ın da bu teklifi kabul etmesi üzerine sanığın Yalova merkezde bulunan ve Cumartesi günü kurulan pazar yerine giderek katılana ait tezgahtan 5.000 TL değerinde zeytin ve zeytinyağını nakit olarak ödeyip almak üzere anlaştığı, katılana ait araç ile imalathanesinden zeytin ve zeytinyağları alıp diğer sanık S.. S..’ın evinin altındaki boş olan daireye indirdikleri, sanığın yukarı kata çıkıp daha sonra inerek katılana “arabam Karamürsel’de kalmış sen bu çeki al ben senin evini gördüm, sen benim paramı yemezsin, bu çeki teminat olarak al” diyerek emanette bulunan Halkbankası Topçular Şubesine ait çalıntı 46.500 TL’lik çeki ciro ederek teminat olarak verdiği, birkaç gün sonra parayı verip çeki geri alacağını söylediği, daha sonra temyiz dışı sanık Sinan’a da bu malları Yalova’da satabileceklerini söylediği, bunun üzerine diğer temyiz dışı sanık S.. T..’e ait Volkswagen Transporter marka panelvan aracı bu satış işinde kullanmak üzere kiraladıkları, sanığın Serdal’a ait araçla Çınarcık’ta birkaç yere katılandan aldığı
malların bir kısmını sattığı, malların büyük bir kısmını ise temyiz dışı sanık B.. A..’e ait otele yaklaşık 2.000 TL’ye sattığı iddia edilen olayda, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması bakımından, çekin keşidecisi olarak gözüken şirket yetkilisi Ö.T..’un dinlenilmesi, imza, yazı, rakam örnekleri alınıp konusunda uzman teknik bilirkişiler aracılığı çekteki yazı, rakam ve imzaların bu kişiye ait olup olmadığının belirlenmesi, belgelerde sahtecilik suçlarında ise aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri mahkemeye ait olup çekin unsurlarının tespiti gerektiği hususu da göz önüne alınarak, suça konu çek aslının getirtilip özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ve denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması ile toplanan tüm deliller bir bütün halinde değerlendirildikten sonra, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
1-Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması,
2- 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.