YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5043
KARAR NO : 2014/21036
KARAR TARİHİ : 11.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/120343
MAHKEMESİ : Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/12/2010
NUMARASI : 2010/317 (E) ve 2010/542 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Hükmolunan ceza miktarlarına nazaran sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318.maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, Denizbank Antalya Yeni Hal Şubesinde çek hesabı açtırarak bu şubeden çek karnesi aldığı, bu çeklerden 14.700 TL bedelli çeki düzenleyip keşide ettikten sonra kullandığı, çekin ciro yolu ile katılan M.. Ö..’e geçtiği, katılanın, yanında çalışmakta olan tanık A.. D..’ye çeki vererek bankadan karşılığının bulunup bulunmadığını sormasın istediği, A.. D..’nin banka şubesine giderek çeki ibraz ettiği, çekin karşılığının bulunmadığını öğrendiği, banka görevlilerine bu durumu çekin arkasına şerh etmelerini istediği, banka görevlilerinin telefonla çek
sahibine ulaştıkları, kısa bir süre sonra iki kişinin bankaya geldikleri, A.. D..’den çekin arkasını yazdırmamasını, çeki birkaç gün içerisinde ödeyeceklerini ifade ettikleri, A.. D..’nin de telefonla M.. Ö..’i arayarak haber verdiği, M.. Ö..’in talimatı üzerine çekin arkasını yazdırmadan iş yerine döndüğü, sanığın, telefonla katılan ile görüşerek 4.000 TL nakit para ve 10.500 TL bedelli yeni bir çek vermek karşılığında anlaştıkları, sanığın suç tarihinde, yanında kimliği belirlenemeyen bir kişi ile birlikte katılanın iş yerine geldiği ve burada bulunan tanık A.. D..’ye 4.000 TL nakit para ve suça konu 10.500 TL bedelli çeki birlikte geldiği kimliği belirlenemeyen kişiye imzalatmak suretiyle verdiğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın, kendisine ait olan ve kendisi tarafından keşide edilen çekin, Murat isminde bir şahsa alış veriş karşılığında verildiği bu çekin ciro silsilesi ile katılan M.. Ö..’in eline geçtiği katılan M.. Ö..’in, A. T..ismindeki bir kişiden ticari ilişki nedeniyle aldığı bu çeki tahsil etmek için yanında çalışan tanık A.D.. ismindeki şahıs ile bankaya gönderdiği sahih olduğu kabul edilen bu çekin karşılığının bulunmadığı şerh edilecekken sanığın, yanında bir kişi ile geldiği karşılıksız şerhini koydurmadığı ve tanık Ahmet aracılığı ile katılan Mustafa ile konuşup çekin bedelinin bir kısmını nakit ödeyip diğer kısmını çek olarak vermek üzere anlaştıkları ve daha sonra sanığın, katılanın olmadığı ortamda tanık Ahmet’e ödeme yaparak suça konu çeki aldıktan sonra yeni bir çek verdiği, bu çekteki imzanın sanığa ait olmadığının anlaşılması karşısında, ikinci çekin hukuki ilişkiye dayalı önceki olay nedeniyle verilmesi karşısında önceden doğan borçtan kaynaklanan sonraki hareketlerin dolandırıcılık suçunu oluşturamayacağının gözetilmemesi,
Sahtecilik açısından ise; sanığın ödemeyi nakit olarak yaptığını ve çek vermediğini söylemesi karşısında, dosyadaki görüntülerden çekin verildiğine dair tam bir tespit yapılamaması ortada bu yönde şüphe bulunması esasen çek verilmiş olsa bile bir kişinin kendi çekini başkası tarafından imzalayarak kendi yanında verilmesinin ne şekilde sahtecilik unsurunu oluşturacağı denetime izin verecek şekilde açıklanmadan, unsurları oluşmayan sahtecilik suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de;
1-5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (i) ve (k )bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin temel ceza belirlenirken yazılı şekilde uygulama yapılması,
2-Kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında TCK’nın 53/1,2,3 maddesi hükümlerinin uygulanmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.12.2014 tarihinde nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün oy çokluğu, sahtecilik suçundan kurulan hükmün ise oy birliğiyle karar verildi.
KARŞI OY;
Sanığın, katılanda bulunan sahih bir çeke “karşılıksız şerhi” konmasını ve icra takibine konulmasını önlemek amacıyla, borcun bir kısmını nakit ödeyerek kalan kısmına karşılık da sahte çek vermek suretiyle katılanda bulunan sahih çeki alması eyleminde; sanık tarafından katılana yöneltilen hile önceden doğan borçla ilgili olmayıp,
katılanda bulunan, sebepten mücerret olan ve para yerine geçer sahih çeki almaya yönelik olduğundan; sanığın eylemi dolandırıcılık suçunun tüm unsurlarını barındırmaktadır.
Bu nedenle sayın çoğunluğun kararına muhalifim.