Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/5020 E. 2014/20573 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5020
KARAR NO : 2014/20573
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/110842
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/11/2010
NUMARASI : 2010/61 (E) ve 2010/349 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, gazetede satılık bilgisayar ilanı verdiği ve ilanında gösterdiği irtibat numarasının katılan tarafından arandığı, sanığın, katılan ile yaptığı telefon görüşmesinde; ilanda belirttiği bilgisayarı satma konusunda sözde pazarlık yaparak anlaştıktan sonra, 400 TL para istediği, katılanın, banka havalesi yoluyla sanığın hesabına 400 TL para gönderdiği, sanığın, 400 TL parayı bankadan çekmesine rağmen bir daha katılan ile görüşmeyerek haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda;
1-Gazetede bilgisayar satışı için ilan veren sanığın, ilanı gazetede görerek kendisini arayan katılan ile iletişime geçerek, sözde ücret olarak 400 TL parayı İş bankası şubesi aracılığı ile kendisine göndermesini sağlaması, daha sonra da telefonunu kapatarak katılan ile olan irtibatını kesmesi şeklinde gerçekleştirdiği sabit görülen eyleminde; ve Gazeteye verilen ilanın sadece sanığa ulaşılmasına yardımcı olduğu, şikâyetçinin aldanmasında ve hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde kolaylık sağlamadığı takdirde TCK’nın 158/1–g maddesinin varlığından söz edilemeyeceği, Gazetede münhasıran ilan verilmesi yeterli olmayıp, verilen ilanın da hileli hareketlerin gerçekleştirilmesinde ve bu şekilde tarafların aldatılmasında etkisinin bulunmasının gerekeceği, Gazetede sahibinden satılık eşya ilanında, eşya tanıtılmadan soyut bir bilgilendirme üzerine verilen telefondan yapılan arama ile gelişen aldatmada, gazeteye verilen ilanın failin sadece şikayetçiye ulaşmasına yardımcı olduğu, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve şikayetçinin aldatılmasında bir kolaylık sağlamadığı hallerde dolandırıcılığın basit halinin oluşacağı, somut olayda ise, dosya içerisinde bulunmayan suça konu gazete ilanının özelliklerinin somut olarak belirlenemediği ve bu nedenle sanığın ne şekilde bir hile sergilediğinin tespit edilemediğinden, gazete ilanının dolandırıcılıkta rolünün bulunup bulunmadığının ve bu anlamda eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1.g maddesinde düzenlenen ”Basın ve Yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturup oluşturmayacağının tespiti ve tartışılması bakımından katılanın ifadesinde belirtilen gazete ilanının temin edilerek dosya içerisine konulması ve ilanın özelliklerinin belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; Dolandırıcılık suçunda unsur olan hilenin kullanılmasından sonra, paranın banka aracılığı ile sanığa gönderilmesinde ve hilenin gerçekleşmesinde sadece ödeme aracı durumunda bulunan bankanın rolünün bulunmadığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesi kapsamında ”bankanın” dolandırıcılık suçunun işlenmesinde rolünün bulunmadığından dolandırıcılık suçunun bu nitelikli halinin unsurlarının oluşmayacağı ve eylemin aynı kanunun 157/1.maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle sanık hakkında, 158/1-f, son maddesi uygulanarak fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.