Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4984 E. 2014/20530 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4984
KARAR NO : 2014/20530
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/102264
MAHKEMESİ : Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2010
NUMARASI : 2009/59 (E) ve 2010/208 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık (değişen suç vasfına göre güveni kötüye kullanma)

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Sanığın, daha önce tanımadığı katılanın yanına yaklaşarak “hocam nasılsınız” diyerek elini öpmeye çalıştığı ve katılanı daha önce tanıdığını göstermek için bazı isimlerden bahsettiği, buna rağmen katılanın sanığı tanımadığı, sanığın, katılana, ölen babasından kendisine 5.000 TL para kaldığını, bu parayı hayır için dağıtmak istediğini, yardıma muhtaç bir kişiyi tanıyıp tanımadığını sorduğu, katılanın da, oğlunun daha önce iş kazası geçirdiğini, yardıma muhtaç olduğunu söylediği, sanığın, bunun için senin biraz para vermen gerekiyor dediği, katılanın bankadan yeni çektiği 800 TL parayı verdiği, olay yerine bir anda başka birinin geldiği, sanığın parayı bu çocuğa verip gönderdiği, sanığın da, “sen biraz bekle, bir yardım paketi hazırlayıp geleyim” dediği ve olay yerinden uzaklaştığı, mağdurun sanığı teşhis ettiği, böylece sanığın, hileli hareketlerle katılan aleyhine haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, sanığın hileli hareketlerle katılanı kandırıp elindeki parayı alarak olay yerinden uzaklaşması eyleminin TCK’nın 157/1. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle güveni kötüye kullanmak suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini,
2-Kabule göre de; hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 08/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.