YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4980
KARAR NO : 2014/21741
KARAR TARİHİ : 22.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/96421
MAHKEMESİ : Çaycuma Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/10/2010
NUMARASI : 2009/296 (E) ve 2010/373 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, alkollü olarak araç kullandığının tespit edilmesi nedeniyle ehliyetine altı ay süre ile el konulmasından sonra jandarmaya gelerek Cumhuriyet savcısı ile görüştüğünü, sürücü belgesinin fotokopisini alabileceğinin kendisine söylendiğini belirterek ehliyetin fotokopisini istediğini belirttiği, bunun üzerine jandarma görevlileri tarafından fotokopi çekmesi için ehliyetin sanığa verildiği, ancak sanığın jandarmaya geri dönmediği, yapılan araştırmada sanığın elindeki ehliyetle birlikte yakalandığı, böylece sanığın el konulan malı hile ile almak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, katılan ve tanık beyanları, tutanaklar ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Suça konu sürücü belgesinin sanığa ait olması karşısında, 5237 sayılı TCK’nın 290/2 maddesinin son cümlesinde yer alan “kişinin bu malın sahibi olması hâlinde, verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklindeki yasal düzenleme gereğince; sanığa verilen cezanın 5237 sayılı TCK’nın 290/2 maddesinin son cümlesi gereğince indirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurmak suretiyle fazla ceza tayini,
2-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
3-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.