Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4977 E. 2014/20565 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4977
KARAR NO : 2014/20565
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/96174
MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2010
NUMARASI : 2009/114 (E) ve 2010/953 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanık ve temyiz dışı arkadaşı Sevda’nın, mağdurun işyerine gelerek battaniye almak istediklerini söyledikleri, Sevda’nın, bir adet battaniye beğendiği, fiyatını sorduğu, 5 TL olduğunu öğrenince satın almaya karar verir gibi yaptığı, ardından mağdura 100 TL para uzattığı, mağdurun, battaniye bedelini alarak geri kalan 95 TL’yi sanığa iade ettiği, bu sırada battaniye almaktan vazgeçtiğini söyleyerek verdiği 100 TL’yi geri isteyerek aldığı, 95 TL’yi ise iade eder gibi yaptığı, bu sırada sanığın devreye girerek başka bir battaniye alır gibi yaptığı, bunun için 50 TL para verdiği, Sevda’nın devreye giren arkadaşının bu yardımıyla para üstü olan 95 TL’yi geri vermediği gibi aldığı 100 TL ile birlikte iş yerinden çıktığı, kısa bir süre içinde sanığın da onun arkasından çıktığı, mağdurun sonradan durumu anladığı, sanık ve arkadaşının suçlamaları kabul etmedikleri, ancak iş yerine gdip battaniye almak istediklerini, daha sonra vazgeçtiklerini de inkar etmedikleri, Sevda yakalandığında üzerinde mağdura ait paranın elde edildiği, böylece sanığın, hileli hareketlerle mağdur aleyhine haksız menfaat temin Etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından; mağdurun şikayeti üzerine sanık ve arkadaşının yakalandığı, 21/11/2008 tarihli kolluk ifadesinde, Dilber Büyükkaya ismiyle ifade verildiği, bu ifadede, adı geçen kişinin mağdurun işyerine girerek alışveriş yaptığını kabul ettiği, bu kişinin kimliğinin bulunmadığı ve nüfusa kaydının olup olmadığının da dosya kapsamından anlaşılamadığı, ifadesi sırasında, beyana göre, Paşa ve Karafil kızı Kayseri 1968 doğumlu, evli ve sekiz çocuklu olduğunun belirtildiği, daha sonra 29/01/2009 tarihinde yaptırılan parmak izi incelemesine göre, D.. B.. ismiyle ifade veren kişinin parmak izlerinin sanık T.. K..’nin parmak izleriyle aynı olduğunun belirlendiği, bu kez sorguda ve mahkemede T.. K.. isimli kişinin ifadesinin alındığı, bu kişinin ise, A.Ş.. ve Yeter Kızı, Adana 1973 doğumlu Osmaniye …nüfusuna kayıtlı olduğu ve nüfus kaydının bulunduğunun belirlendiği, alınan ifadesinde, D. B.. ismiyle ifade veren kişiden farklı olarak Adana iline gitmediğini, temyiz dışı Sevda’yı tanımadığını, böyle bir olay olmadığını belirttiği, buna göre, olayı gerçekleştiren ve 21/11/2008 tarihinde ifade veren kişi ile hakkında mahkumiyet kararı verilen sanık T.. K..’nin aynı kişi olup olmadığı hususunda kuşkular bulunduğu dikkate alınarak, mağdura soruşturma ve kovuşturma aşamasında kendisini dolandıran şahsın sanık olup olmadığı hususunda herhangi bir canlı teşhis de yaptırılmamış olmadığı da dikkate alınarak, mağdur ve temyiz dışı Sevda ile sanığın mahkemede yüzleştirilerek dolandırıcılık yapan kişinin sanık olup olmadığının kesin olarak belirlemesi, bu mümkün olmadığı taktirde sanığın teşhise elverişli yeni çekilmiş fotoğraflarının temin edilerek kesin teşhisinin sağlanması, soruşturma aşamasında, parmak izi alınan kişinin yakalandığında Dilek adını veren kişi olup olmadığı, bu kişinin de sanık olup olmadığı hususunda yapılan teşhisten sonra ayrıca imza ve parmak izi incelemesi yaptırılması, Dilber isimli kişinin nüfusa kayıtlı olup olmadığının araştırılması, buna dair belgelerin dosyaya konulmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiren, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.