Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4967 E. 2014/20563 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4967
KARAR NO : 2014/20563
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/90390
MAHKEMESİ : İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/09/2010
NUMARASI : 2010/307 (E) ve 2010/662 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Katılanın, kendisine ait kısmen hasarlı olan aracı tamir için tanık Mehmet’e götürdüğü, tanık Mehmet’in tamir işi yapmadığını, ancak, sanık Taner’in bu işi yapabileceğini söylediği, akabinde, tanık Mehmet’in, sanık Taner’i telefonla arayıp durumu anlattığı, bir süre sonra, aynı zamanda kardeş olan sanıkların tanık Mehmet’in dükkanına geldikleri, aracı tamir etmek için, katılanla 2.000 TL karşılığında anlaştıkları, katılanın 2.000 TL parayı sanıklara peşin olarak verdikten sonra aracı sanıklara teslim ettiği, iki üç ay sonra aracın durumunu soran katılana, sanık Taner’in “Arabanın parçalarını biz de bulamadık, sen aracın hurda belgesini bize çıkart, biz de sana, vermiş olduğun 2.000 TL’yi iade edelim, ayrıca hurda olduğu tespit edilen araç için 2.500 TL daha verelim” dediği, aracın tamir edilemeyeceğini düşünen katılanın bu teklifi kabul ettiği ve araca hurda belgesi çıkarttığı, daha sonra, sanıkların işyerine gittiği, ancak sanıkların parayı vermeyeceklerini, aracın da işyerinde olmadığını söyledikleri, sanıkların, aracı katılandan aldıktan sonra, parçalarını sökerek sattıkları yada başka araçlarda kullandıkları, ayrıca katılandan aracın tamiri için aldıkları, 2.000 TL’yi de iade etmedikleri, aslında tamir niyetleri olmadığı halde böyle görünerek aracı alıp katılan aleyhine haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için ise, failin bir malın zilyedi olması,malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi,failin kendisine verilen malı,veriliş gayesinin dışında,zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi,değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Somut olay bu açıklamalar ışığında incelendiğinde, katılan aşamalarda değişmeyen ifadelerinde, aracı tamir için sanıklara bıraktığını, parçasının bulunmadığının söylenmesi üzerine hurda olarak sanıklara verilmesi hususunda anlaştıklarını, bu anlaşmaya rağmen peşin olarak verdiği tamir parası olan 2.000 TL ile hurda araç bedeli olan 2.500 TL’nin veya aracın kendisine teslim edilmediğini iddia ettiği, katılan, tanık Abdullah ve tanık Mehmet’in savcılıkta bu yönde ifade verdiği, sanıklar ve tanık Emre’nin bütün aşamalarda, tanık Mehmet’in ise mahkemede, aracın tamir için alındıktan sonra satın alınma hususunda aralarında anlaştıklarını doğruladığı, buna göre satılması için üzerinde anlaşılan araçla ilgili olarak, bedelin ödenmesi veya aracın iadesi hususlarında aralarında sorun çıktığı, ortada kullanılan bir hile bulunmadığı için dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, ayrıca aracın tamir için verilmesi veya satılması hususu ile araç bedelinin ödenip ödenmediği hususlarında taraflar arasında anlaşmazlık bulunması nedeniyle de eylemin, taraflar arasında hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu, bu nedenle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının da oluşmayacağı dikkate alınarak, sanıkların 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık T.. G.. ve müdafii ile sanık T.. G..’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.