Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4691 E. 2014/21010 K. 11.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4691
KARAR NO : 2014/21010
KARAR TARİHİ : 11.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/113409
MAHKEMESİ : Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/11/2010
NUMARASI : 2010/265 (E) ve 2010/383 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan Bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca bir çok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Nakit sıkıntısının giderilmesi çalışmaları kapsamında katılan İnka… A.Ş ünvanlı şirketin temsilcisi şikayetçi H. A..’ın bilgisi dahilinde şirketin finans departmanı çalışanlarının “Gayrimenkullerinize Ortak Finans’tan kredi…” şeklinde gazetelere verilmiş ilanı görüp verilen telefon (sabit) numaraları aranılarak, kurdukları irtibatta, kendilerini yasal ikrazat firması yetkilileri olarak tanıttıkları söylenen kişilerin, İnka…A.Ş’nin Bandırma’da bulunan (tapu fotokopisi incelenerek) taşınmazına konulacak ipotek karşılığı 135.000 TL. kredi açabileceklerini belirtmeleri sonrasında, firmanın patronu olarak bildirdikleri sanık adına Garanti/… şubesinde (18/04/2005 tarihinde) açılmış şahsi hesabına eksper, tapu-ipotek masrafları olarak 4.050 TL’nin yatırılması halinde işlemlerin ikmal edilip, sözkonusu kredi tutarının verileceğini vaat etmeleri, suç tarihinde katılan A.Ş hesabından sanığın hesabına izahat içeren para havalesinin yapılmasına rağmen kredinin tahsis edilmemesi, böylece haksız yarar sağlanması eyleminin TCK’nın 158/1-f maddesinde tanımlanan “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Katılan şirket yetkilisi şikayetçi Haşim’in 10/11/2010 tarihli duruşmadaki “…irtibat kurulan (Ortak Finans) firma ile şirket finans departmanından E. T.. adlı kişinin anlaşma yapıldığı ve bu anlaşmanın da kendisi tarafından onaylandığına…” ilişkin beyanı ve gazete ilanı içeriği dikkate alınarak öncelikle var olduğu kanaatine varılan taraflar arasındaki yazılı sözleşmenin intikalinin sağlanması, gerçekte “Ortak Finans” ünvanlı bir firma olup olmadığının, var ise sanığın TCK’nın 158/1-h ve (i) maddeleri çerçevesinde sıfatının bulunup bulunmadığının araştırılması, anlatımlarda adları geçen sanığın babası Muzaffer, U. B.., E. T.., E. Ö.., H. Ö.. ile A. K..’in iddia ve savunmalar doğrultusunda dinlenmeleri, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/14463 nolu (İ. K.. ve Ç.K.. hakkındaki) soruşturma evrakının akıbetinin öğrenilmesi, toplanan deliller TCK’nın 158/1-g maddesi kapsamında da tartışılıp, değerlendirilerek varılacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturmayla yazılı biçimde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.